Paylaş
Daha doğrusu, "açtı ağzını, yumdu gözünü..." ve tabii "hırsızı" değil, meşhur hikáyede "Nasreddin Hoca"yı sorumlu tutan komşular gibi, o da hakkında soruşturma bulunan YİMPAŞ’ı değil, "medya"yı sorumlu tuttu.
Anlaşılan Almanya gezisinde kendisinden yardım ve ilgi isteyen insanlara "Paranızı verirken bana mı sordunuz?" dediği sırada yaptığı yanlışın hálá farkında değil ki:
"Yüzbinlerin canını yakana karşı elbet ben de elimden geleni yaparım" diyeceği yerde, "Son günlerde yeni bir YİMPAŞ modası çıkardılar" diyerek lafa başlayıp...
"Tabii medya da bu işin içerisinde. Ben yine sesleniyorum medyaya. Özellikle bundan bize vurmaya çalışan medyaya sesleniyorum. Bak kendinize yanlış malzeme seçiyorsunuz, yanlış aktörler buluyorsunuz. Buralardan AKP’yi vuramazsınız" diye devam etmiş. O konuda söylediklerinin devamı da şöyle:
"Ben burdan sesleniyorum o medyanın patronlarına da: Varsa elinizde belge, alın bana getirin. Kapım size açık. Bizzat ben takip edeceğim. Varsa elinizde alın bana getirin. Çünkü en hassas olduğumuz konu budur. Buradan bizi vuramazsınız. Varsa hemen aç telefonu, al belgeyi bana gel. Bizzat ben takip edeceğim. Bu kadar açık konuşuyorum, ama olmayan bir şeyle benim partimi karalamaya sizin hakkınız yok."
Bu sözleri mutad üzere bir tehdit izliyor:
"Bu yanlış yollara görenler hesaplarını iyi yapsınlar. Kaybeden AKP olmaz, kaybeden kendileri olur."
Kimin kaybettiğini veya edeceğini zamanı gelince hepimiz nasıl olsa görürüz. Bizim inancımız yanlışları açıklayanların değil, onların üstünü örtmeye çalışanların kaybedeceği yönünde. Başbakan ise anlaşılan "iktidarda" olanın hiç kaybetmeyeceğine inanıyor.
Belgeler konusuna gelince:
Medya zaten belgeleri ortaya koyarak yazıyor. Örneğin, Mannheim Savcılığı’ndan, İsviçre’nin Federal Savcılık makamından gelen ve YİMPAŞ’ın oradaki insanları dolandırdığı yolundaki soruşturmayı tamamlamayı amaçlayan yazıların AKP iktidarı tarafından savsaklandığı ileri sürülüyor. Tüm bunlar tam da Başbakan’ın beklediği kanıtlara dayalı haberlerde yer alıyor. Ama Sayın Başbakan meselenin o tarafını değil, "ticari" boyutunu görmeyi tercih ediyor. "YİMPAŞ’a ortak olan, zararına katlanır" diyor.
Başbakan’ın böyle "ters" açıdan yaklaştığı bir konuyu onun kabinesindeki bakanların "doğru" açıdan ele almalarını bekleyebilir misiniz?
Nitekim dün TBMM Genel Kurulu’nda bu dediklerimizi daha ayrıntılı bir şekilde ortaya koyan CHP İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’i yanıtlayan Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin de aynı düşünceleri dile getirdi. Ona göre de ortada "dolandırıcılık" türünden bir olay hiç yoktu. Almanya ve İsviçre savcılarını oyalayanların da bir kusurundan söz edilemezmiş. "Alacak-verecek" meselesi de kendilerini ilgilendirmezmiş.
Bekleyelim bakalım... Kimi neyin ilgilendirdiğini göreceğimiz günlere çok çok bir yıl kaldı.
Paylaş