Sağda işbirliği...

BİZİM siyasi hayatımızda "sine-i millete dönmek" gibi, "partilerin seçim ittifakı" yapması gibi, "birleşmeleri" gibi deyimler gündeme çok gelir.

Bunların olması, olabilmesi iyidir, ama hiç de kolay değildir. O nedenle biz ne sine-i millete dönme çağrılarına ne de ötekilere bel bağlarız.

Taa ki, söz konusu partiler -veya o partilerin yetkilileri- başka hiçbir çare bulamasınlar.

Birinci nokta bu...

İkincisi, bu tür görüşmeler durup dururken olmaz. Partiler önlerindeki seçimden alacakları sonuçtan korkmadıkça öteki partilerle "birleşme" yahut "ittifak" konusunu konuşmazlar.

Konuştukları zaman da, olumlu bir sonuca ulaşabilmek için, yaşanacak süreçte çok dikkatli olmak gerekir. Çünkü kamuoyu önünde iyi niyetle söylenecek bir söz, öteki ilgililer dünyasında, söyleyenin hiç aklına gelmeyen anlamlar yüklenerek yorumlanır.

Hele bir de o görüşmelerden rahatsız olan yani kendi çıkarının bozulacağından korkan partililer devreye girince bakarsınız ki aylarca uğraşarak inşa etmeye çalıştığınız kumdan kule, bir fiske vurunca yıkılıvermiş.

Bunları bir süredir gazete sayfalarına yansıyan ve sonuçta Doğru Yol Partisi (DYP) ile Anavatan Partisi’ni birleştirmeyi amaçlayan çabalar nedeniyle yazıyoruz.

Nitekim dünkü Hürriyet’te yayımlanan mülakatından yanlış anlamadıksa, Anavatan Partisi’nin Genel Başkanı Erkan Mumcu, adeta DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın bir gün önceki Hürriyet’te yayımlanan sözlerine yanıt verir gibiydi.

Anımsayacağınız gibi Ağar’ın sözlerinden Hürriyet’in çıkardığı anlama göre, olay DYP’nin çatısı altında noktalanacak ve Mehmet Ağar, Genel Başkan sıfatını koruyacaktı.

Buna karşın dünkü Hürriyet’te de Erkan Mumcu’nun, "Bunun birleşme olması gerekir. İltihak anlamına gelecek herhangi bir girişimin değeri, toplum nezdinde yüksek olmayacaktır. Bunun mutlaka yeni bir terkip (yani adı ne DYP ne de Anavatan olan bir parti şeklinde) olması gerekir" dediği bildirildi.

Mumcu’nun, Genel Başkanlığın Mehmet Ağar’a bırakılacağına ilişkin haberlerin zamanı gelmeden kamuoyuna duyurulduğundan şikáyetçi olduğu da sözlerinden anlaşılıyor.

Böylece, "medya" aracılığıyla mesaj alıp vermenin yukarıda sözünü ettiğimiz sakıncası somut olarak karşımıza çıkmış oluyor.

Gerçekten, eski yıllarda yaşanmış "birleşme" yahut "iltihak" ya da "seçim için işbirliği" türü çabalardan sadece "dönülmez noktaya varıncaya kadar kamuoyundan gizli tutulanlar" başarıya ulaşmıştır. CHP ile Hürriyet Partisi’nin; Cumhuriyetçi Millet Partisi ile Türkiye Köylü Partisi’nin; Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) ile Halkçı Parti’nin (HP); Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) ile CHP’nin aynı çatı altında birleşmeleri gibi.

DYP ile Anavatan Partisi’nin şu veya bu şekilde elbirliği etmeleri, 2002 seçiminde Adalet ve Kalkınma Partisi’ne kaptırdıkları "sağ"daki seçmeni geri alma olanağını yaratır mı, henüz bilmiyoruz. Ama görünen o ki, Meclis’e girme şansı verir.
Yazarın Tüm Yazıları