KONU biraz gündem dışı, ama ihmal edilemeyecek, görmezden gelinemeyecek kadar önemli:
Fener Rum Patriği Bartholomeos birkaç gün önce kendisiyle görüşen bir kısım Avrupa (Birliği) Parlamento üyelerine hitaben İstanbul'da bir konuşma yapmış ve Türkiye'de kendilerine "dini özgürlüklerini tam olarak kullanma olanağı verilmediğinden" yakınmış.
Hürriyet’in Atina Haber Ajansı’ndan aktardığı konuşmasında Bartholomeos şöyle demiş:
"Dini hürriyetlerimizi tam olarak kullanmak istiyoruz. Tıpkı Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslüman kardeşlerimiz gibi hayat ve azınlık haklarımızdan yararlanmak istiyoruz. Müslüman kardeşlerimiz, bulundukları ülkelerde sürekli yeni camiler inşa ediyorlar, din adamları getirtebiliyorlar, kutsal kitaplarını öğrenebiliyorlar. Onların hiçbir sınırlaması yok. Yerel yönetimlerde yer alabiliyorlar, milletvekili seçiliyorlar..."
Haberin "giriş" kısmında verilen bilgiye göre Bartholomeos ayrıca "Patrik adaylarının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaları zorunluluğunun" da kaldırılmasını istemiş.
Daha özgür olmayı istemek, herkesin hakkı. Patrik Hazretleri’ninHıristiyan din adamlarına dönük saldırılar nedeniyle "hayat hakkı"ndan söz etmesi de kanımızca doğrudur, yerindedir.
Ancak biz, asıl "Patrik adaylarının Türk vatandaşı olması koşulunun kaldırılmasına" ve "Avrupa ülkelerindeki Müslümanlar gibi olma isteğine" ilişkin sözleri üzerinde durmak istiyoruz.
Bildiğimiz yanlış değilse Yunanistan da bir "Avrupa" ülkesidir. Üstelik Yunanistan 1981’den beri Avrupa Birliği’nin (AB) üyesidir. O nedenle Patrik Hazretleri’nin Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri için söylediklerinin Yunanistan ve özellikle Yunanistan’da yaşayan -ve Yunanlıların da Türk yerine Müslüman dedikleri- insanlar için de geçerli olması gerekir.
Kaldı ki sadece AB kuralları değil, Lozan Antlaşması da "Türkiye kendi azınlıklarına nasıl muamele ediyorsa, Yunanistan’ın da oradaki Müslümanlara aynı şekilde davranmasını" emretmektedir.
Söze devam etmeden anımsatalım ki, Lozan Antlaşması’nagöre Patrikhane bir Türkiye kurumudur. O nedenle ancak bir Türk vatandaşının Patrik seçilebileceği kuralı, hukuka son derece uygun ve yerinde bir kuraldır.
Bilindiği gibi, Patriği seçme yetkisine sahip Sinod Meclisi üyesi Metropolitlerin de Türk vatandaşı olmalarını isteme hakkını Türkiye, sırf "hoşgörü" ve "özgürlük" adına kullanmamaktadır. Nitekim Bartholomeos dahil tüm Patrikler ile Metropolitler ve Kilisenin tüm öteki görevlileri Türk devletininhiçbir müdahalesi olmadan yani Patrikhane’nin kuralları neyse, ona göre seçilmektedir.
Patrik Hazretleri’ninikide bir "Türkler bizi bunaltıyorlar" türü sözlerini duyar, okuruz. Hatta şikáyetlerini Avrupa Birliği’neve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’negötüreceğini de zaman zaman haberlerde görürüz. Sadece "Patrikhane’ye ait vakıflar" konusunda kendisini haklı gördüğümüzü belirttikten sonra ifade edelim:
Patrik Hazretleri yeterince özgür olamadığından değil aslında "Patrikhaneye Türkiye yasaları üstünde bir konum tanınmadığından" yani beklediği "imtiyaz"lara kavuşamadığından yakınmaktadır. Bu konuyu şimdilik burada keselim de "Peki Yunanistan’daki Müslümanların durumu ne?" sorusuna, ilk fırsatta girmeyi vaat ederek noktayı koyalım.