BİR çuval incir bir anda nasıl berbat edilebilir diye soran biri olursa tereddüt etmeden göstereceğiniz bir örnek var:
Doğru Yol Partisi (yeni adıyla Demokrat Parti-DP) ile Anavatan Partisi’nin yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları "birleşme" olayı...
Hem DP Genel Başkanı Mehmet Ağar berbat etti, hem de Anavatan’ın Erkan Mumcu’su...
Daha doğrusu taşıdıkları "Genel Başkan"lık -yahut "Lider"lik- pabucu ayaklarına büyük geldi.
Oysa konuştukları zaman birkaç kere bakanlık koltuğuna oturmuş olmayı pek önemsedikleri, hatta Anadolu deyimiyle "başlarının göğe değdiğini" sandıkları anlaşılıyordu.
Hem öyle olmadığını hem de daha "sözlülük" aşamasında birbirine güven duymayan çiftin evliliğinin yıkılmaya mahkûm olduğunu bir kere de bu deneyimden öğrendiler.
Tabii koskoca bir milletin kendilerine bağladığı umudu da yıkarak...
Aslında vardığımız bu noktanın bir bakıma yeni hiçbir tarafı yok...
Öyle ya, Doğru Yol Partisi ile Anavatan Partisi’nin aynı tabandan güç aldıkları... Her ikisinin de toplumun, 1946 tarihli Demokrat Parti’ye hayat veren kesimlerine dayandıkları bilinmiyor muydu? Bu partilerin önceki liderleri yeterince olgun olsalardı, "birleşme" bugüne mi kalırdı? O nedenle geçmişe bakıp "Bu başaktan bu kadar tane çıkıyor" da diyebilirdiniz.
Ne var ki o dar ve bencil bakış, ortanın sağındaki geniş kitleyi 2002 seçiminde AKP’ye kaptırdı. O kitleyi geri alma hayali de bu son beceriksizlikle suya düştü.
Kim haklı kim haksız, nasıl olsa anlaşılır. Ama uzaktan, Mehmet Ağar’ın Anavatan Partisi’ne verdiği "yönetimde eşit temsil" sözü dahil bazı sözleri tutmadığı izlenimi var. Gerçekten DP’nin kongresinde tüzük değişikliği yapılırken bu söze sadık kalınmamış olması Ağar hesabına bir ayıptır.
Aday listelerinin belirlenmesi konusunda da DP yöneticileri anlaşılan Anavatan’lıları rencide edecek bir tavır sergilediler.
Bunlar da Ağar ve DP’nin büyük yanlışları olarak görünüyor.
Ancak kabul edelim ki Erkan Mumcu da kendisiyle kolay geçinilebilir bir tip değil.
Bir insanın ağzı iyi laf yapıyorsa onu hemen "lider" konumuna getiriyoruz. Mumcu da öyle... Ağzını açınca bazen lafının nereye gittiğini hesap etmeden konuşuyor. O sırada çam mı devirmiş, züccaciye mağazasını yerle bir mi etmiş, düşünmüyor. Üstelik üslubu sert, kişi olarak tavrı -ve hatta tipi- bir parti liderinden çok Polat Alemdar’a benziyor. Hamlık, toyluk derseniz ibadullah...
Anımsarsınız, daha önce de Başbakan Ecevit’in "21’inci yüzyılın başbakanı olamayacağını" söylemiş ama sonra üslubunun kabalığını kabul etmişti. Önceki gün de eski lideri Mesut Yılmaz’ı "sevilmeme konusunda Abdullah Öcalan’dan kötü durumda" gördüğüne ilişkin sözleri nedeniyle özür diledi.
Ama kendisinin "lider" olarak dünyaya geldiğinden emin...
Ne var ki bir hafta içinde iki kere faka basan bir insanın (biri referandum yasasının Meclis’e gelmeyeceğine söz verdiği halde aksini yapan AKP’den, öteki de "birleşme" konusunda DP’den yenen kazık) öngörüsü ve liderliği olsa olsa bu kadar olur.