Ordu’nun O2’si

BİZİ götürecek özel uçağın havalandırma sisteminde arıza olmasaydı bu yazıyı Karadeniz’in "butik il"lerinden Ordu’da yazacaktık. Felek fırsat vermedi. Doğan Yayın Holding Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ ile Ordu Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ömer Aydın’ın ev sahipliğinde yapılacak olan "Anadolu’daki Avrupa Toplantıları-2007" isimli toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.

Ama toplantının tekrar belirlenecek bir tarihe ertelenmesi Ordu’nun sorunlarını gözardı etme hakkını bize vermedi. Özellikle "Marka Güçtür" sloganı etrafında yapılacak görüşme ve tartışmalar, Ordu’nun marka olma çabalarını da unutturmadı.

Gerçekten Ordu bir süredir kendi adını "markalaştırma" çabasında... Vali Dr. Said Vakkas Gözlügöl bu amaçla bir araştırma yaptırdı. Sonunda, yaşamın kök hücresi olan "Oksijen"in "O"sunu Ordu ile bütünleştirmeyi başardı. "O"nun üzerine güzel bir bulut parçası ve altına iki oksijen molekülünün birlikteliğini gösteren "2"yi (onlar belki de Ordu’nun "güleryüzü" ile "bozulmamış kimliğini" temsil ediyordur) yerleştirdi.

Şimdiye kadar Karadeniz’in hırçın dalgalarıyla, sahile paralel yemyeşil dağlarıyla, eşsiz güzellikteki yaylalarıyla, her adımda karşınıza çıkan fındığıyla aklımıza gelen Ordu’yu, artık onlara eklenen yepyeni bir boyutuyla "oksijen diyarı" kimliğiyle anımsayacağız.

Ordu yukarıda dediğimiz gibi bir "butik il"dir. Hemen çevresindeki illerden Giresun gibi, Amasya gibi, Tokat ve Sinop gibi kendine özgü kişiliğiyle "Ben farklıyım" der. Farklılığını sadece Türkiye’nin tüm fındık üretiminin yüzde 30’unu, bal üretiminin onda birini vermesiyle değil, Karadeniz yöresinin san’ata, kültüre en açık ili olmasıyla belirgin hale getirir. Ona bir de bir "derviş" özverisiyle kendini Anadolu’nun tarih ve kültürel değerlerini korumaya adamış olan Prof. Dr. Metin Sözen’le Belediye Başkanı Seyit Torun’un kampanyasını eklemek gerekir.

Ordu’nun şimdi ikinci yaşına giren Ordu Üniversitesi var. Ticaret ve Sanayi Odası’na kayıtlı 202 adet sanayi tesisi var. Fındık işleyen fabrikaları, yemeklik fındık yağı üreten tesisleri ve bir de büyük MDF fabrikası var. Ama çok da eksiği var:

Ordu sağlıklı bir patlayışla büyümek istiyor ama onu engelleyen çemberleri bir türlü kıramıyor. Öncelikle Ordu’dan kazanan ama kazandığını Ordu dışında harcayan işadamları yüzünden büyüyemiyor. Ordu’da hálá bir liman olmaması yüzünden büyüyemiyor. Karadeniz’i Orta Anadolu üzerinden Akdeniz’e bağlayacak olan Ordu-Sivas-İskenderun yolunun önemini hálá kavrayamamış olan Karayolları Genel Müdürlüğü’nün vizyonsuzluğu yüzünden büyüyemiyor. Limanı, yolu olmayan Ordu üretse de çevredeki pazarlara ulaşamıyor. O yüzden bir tek fındığa, biraz da bala bağımlı yaşamaya mecbur ve mahkûm oluyor.

Bu gerçekler Ordu’yu 81 il içinde sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi sıralamasında bazı sene 62’nciliğe, bazı sene 61’inciliğe çiviliyor.

Ordu Valiliği’nin öncülüğünde dün yapılmasına karar verilen ama mecburen ertelenen "Marka Güçtür" başlıklı toplantı Ordu’yu 62’ncilikten kurtarma bilincinin paylaşılması, bir kalkınma hamlesinin ateşlenmesi için önemliydi.

Bu defa olmadı. Ama bitmedi.

İlk fırsatta Ordu’dayız.
Yazarın Tüm Yazıları