MİLLETVEKİLİ genel seçiminin kendisi değilse de namı göründü:
Arkadaşımız Çiğdem Toker’in dünkü Hürriyet’te yayınlanan haberinde, seçimin 2007 yılında yapılacağı dikkate alınarak Hazine’densiyasi partilere ödenen mali yardımın bu defa, normalin üç katına çıkarılacağı bildiriliyordu.
Buna göre örneğin 2005 yılı için Hazine’den 32.2 milyon YTL; 2006 yılı için 40 milyon YTL alan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) bu defa tam 153 milyon 300 bin YTL alacakmış.
Dediğimiz gibi sadece AKP’nin değil ötekilerin de kasaları belli ki bizim vergiler sayesinde para dolacak.
Ötekilerin deyince son seçimde en az yüzde 7 oranında oy alabilmiş Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Doğru Yol Partisi (DYP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)ve Genç Parti (GP) ile Meclis’te 21 sandalyesi olduğu için MeclisGrubu kuran Anavatan Partisi de bu nedenle Hazine’den 32 milyon 400 bin YTL alacakmış.
Sadece bizde değil gelişmiş demokrasilerin birçoğunda siyasi partilerin genel bütçeden yardım almasını sağlayan yasalar var. Çünkü hemen hiçbir ülkede partililer, kendi siyasi görüşlerinin iktidara gelmesi için verdikleri kavganın "maddi" yükünü tam olarak üstlenmiyorlar veya üstlenemiyorlar.
Ama Hazine’denalınan yardımın "seçim" gerekçesiyle normal miktarın üç misline çıkartılması doğru mu değil mi sorusu ayrıdır.
Biz yardım miktarını bu kadar yükselten partilerin "nalıncı keseri" gibi, "kendilerine yonttuğunu" düşünüyoruz. Hazine’denyardım alanlarla almayanlar -örneğin yeni kurulmuş olan veya son seçimde yüzde 7’lik asgari düzeyi tutturamayanlar- arasında birinciler lehine bir haksız rekabet durumu oluştuğuna kaniyiz.
Kaldı ki seçimler geliyor diye sadece Hazine Yardımı konusunu ele alıp partileri paraya boğmak "ulusal iradenin en sağlıklı şekilde belirlenmesi" yönünden yeterli değildir.
Hepimiz biliyoruz ki Anayasa’nın "siyasi partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur" diyen 69’uncu maddesi hükmünü dinleyen parti yoktur. Bu hükmün işleyip işlemediğini denetleme mekanizması da mevcut değildir.
O nedenle Hazine Yardımı bugünkü haliyle, sonuçta "parti içi demokrasiyi ayaklar altına alan" parti yöneticilerinin, bu kabul edilemez tutumlarını sürdürmelerine yardım etmesine yaramaktadır.
Öteki nokta, seçimde siyasi partilerin -ve bağımsız adayların- alabilecekleri bağışların ve kullanabilecekleri kaynağın sınırlanması, yapacakları seçim masraflarının denetlenebilmesidir.
Biz seçim sistemimize "kaynak ve masraf denetimi" mekanizmasının girmesi gerektiğini taa 1986’lardan beri yazar dururuz. Hálá sonuç alabilmiş değiliz. Ama bazı teşebbüsler olduğunu da belirtmeliyiz. Örneğin 2005 yılının başlarında Adalet Bakanlığı’nınbu amaçla bir yasa taslağı hazırladığı, böylece "hem kaynak hem de masraf" denetiminin sağlanacağı bildirilmişti.
Hatta aynı taslağa göre siyasi partiler, seçimlerde adayları "ön seçim" yoluyla belirlemeye mecbur olacaklardı. Ne oldu da o taslak rafa kaldırıldı?