BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın Türkmenistan’a yaptığı geziye katılan arkadaşımız Ferai Tınç, Başbakan’ın "Kuzey Irak’taki bölgesel Kürt hükümeti ile ilişkileri geliştirecek adımlar atılabilir. Neden olmasın?
Yeter ki bu yakınlaşma huzur getirsin, barış getirsin, olumlu gelişmelere yol açsın. Eğer atacağımız her adım bizim için huzur getirecekse, onlar için huzur getirecekse, buna her zaman varız" dediğini bildiriyor.
Bunlar önemli sözler. Türkiye’nin sadece Kuzey Irak’taki Barzani yönetimine değil, genel olarak Irak’a ilişkin politikalarında da çok radikal değişiklik beklememiz gerektiğini söylüyor.
Böyle bir değişiklik olur mu, olamaz mı, önümüzdeki haftalara kalmaz, görürüz. Biz şimdilik Sayın Başbakan’ın bu sözleri, tüm ilgililerle görüşmeden, ciddi bir değerlendirme yapmadan söylemiş olabileceğine inanmak istemediğimizi belirtelim.
Böyle bir değişiklik iyi mi olur, kötü mü olur -veya Türkiye açısından doğru mudur, değil midir- konusuna değinmiyoruz. Yalnız konuya biraz yaklaşınca, kafa karıştıracak birçok unsurun göze çarptığını belirtmekle yetineceğiz.
Örneğin... Sayın Başbakan bu sözleriyle Kuzey Irak’taki yönetimi Bağdat’tan yani merkezi idareden ayrı değerlendirmiş olmuyor mu?
Öyle ya... Bağdat’ın adını bile ağzınıza almadan eğer siz "Kuzey Irak’taki yönetimle ilişkileri geliştirmekten" söz ediyorsanız, orayı muhatap kabul saymışsınız demektir.
O zaman Irak’ın bütünlüğünün korunmasına ilişkin politikalarımız ve taleplerimiz nerde kaldı diye sorulmaz mı?
Geçenlerde Irak’ın, SOMO isimli devlete ait petrol şirketi "Türkiye’den Irak’a işlenmiş petrol taşıyan tankerlerin sahibi olduğu şirketler, sözleşme süreleri bitince artık Bağdat’a değil Kuzey Irak’taki yönetime başvursun" anlamında mektup gönderdi diye kıyameti kopartan, "Ankara, Bağdat’tan başka muhatap tanımaz" diye havalar basan Türkiye değil de acaba Hotanto hükümeti miydi?
Biliyorsunuz Kuzey Irak’taki Barzani yönetimi yıllardır bir Türkiye’ye gülücük göndererek -hoş sırtını ABD’ye dayayalı beri onun yerini Türkiye’ye dönük tehditler aldı-, bir PKK’lılara arka çıkarak "durumu idare etmeyi" bugüne kadar başardı.
Son bir iki yıldır da çok açık bir dille "PKK’yı tasfiye amaçlı bir harekat yapmayacağını" tekrarladı durdu.
Şimdi biz aynen Sayın Başbakan’ın dediği gibi "Kuzey Irak’taki bölgesel Kürt hükümeti ile ilişkileri geliştirecek adımlar" atmaya kalkarsak, Barzani PKK’ya karşı bizim yanımızda mı yer alacak? En azından PKK’nın sığındığı yerlerin, ikmal yollarının, mühimmat depolarının, silahlarının yerlerini mi bildirecek!
Sayın Başbakan’ın eğer böyle bir umudu varsa, Şeytan diyor ki: "Dokunma! Başbakan politikamızı değiştirsin. ’Bağdat’tan başka bir yer tanımayız’ demekten vaz geçsin. Biz de PKK terörünü tasfiye etme hatırına bu olup bitene gözlerimizi yumalım."
Tabii, bunu dediğiniz ve bu yeni çizgiden gittiğiniz zaman "Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti yoktur ve kurulamaz" demekten vazgeçeceğinizi ve Kerkük’ü tamamen unutacağınızı bilmeniz gerekir.