ŞEYTAN aklımıza bir soru sokuşturdu... Sebebi basit:
Anayasa Mahkemesi bir karar vermiş. Buna göre polis kimseyi durdurup üstünü arayamayacakmış. Arabasını durdurup "Aç bakalım, bagajda ne var?" diyemeyecekmiş. Kimsenin evrakına el koyamayacakmış.
Ne olmuş da şimdi bu yeni durum doğmuş derseniz, yanıt şu:
Hamur Sulh Ceza Mahkemesi, polise "arama" yetkisi veren yasa maddesindeki "usulüne göre verilmiş yargıç kararı..." ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi’nebaşvurmuş.
Durumu biraz daha netleştirmek için anlatalım:
Yasanın ilgili hükmüne göre polisin bir kimsenin üstünü araması için iki koşuldan birinin olması lazım... Birincisi "gecikmede sakınca varsa, mülki amirin polise yazılı izin vermesi" gerekiyor.
Eğer gecikme söz konusu değilse, "polisin gerekçe göstererek yargıca başvurması ve istediği aramayı yapabilmesi için ondan usulüne uygun şekilde verilmiş bir karar (izin) alması" icap ediyor.
İşte Hamur’daki mahkeme "yargıçtan usulüne uygun şekilde verilmiş karar alma" zorunluğu olmadan da arama yapılabilsin istemiş. Ancak Anayasa Mahkemesi bu isteği reddetmiş.
Peki bu durum bireylerin lehine mi yoksa aleyhine mi olmuş, derseniz... Káğıt üstündeki görüntüye göre lehine olmuş.
Ama kararın pratikte ne değiştireceğini araştırınca gördük ki... Değişen bir şey olmayacak.
Çünkü bizim polis teşkilatı marifetlidir. Anımsarsınız:
1992 yılında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (CMUK) değiştirilip de "Karakola götürülen bir zanlı isterse avukatı gelmeden polise ifade vermeyebilir" kuralı getirilince kamuoyu bu değişikliğe büyük ilgi göstermişti. Hatta o tarihteki hükümet, "Karakollarımız artık şeffaf olacak, yani zanlılar artık polisin baskısı ve tehdidi altında kalmadan ifade verebilecek" demişti.
Lakin polisimiz karakola düşen bireylere önce "avukat gelmesini istemiyorum" yazılı bir káğıt imzalatıp sorguya ondan sonra başlayınca, yasa fiilen işlemez olmuştu.
Anayasa Mahkemesi kararı polisi istediği kadar "usulüne uygun şekilde verilmiş yargıç kararı" almaya zorlasın... Meğer işin kolayı varmış:
Polis makamları vali veya kaymakamdan "acil durum" gerekçesiyle üstelik yasada olmamasına rağmen "genel bir arama yapma" izni alıyor, bunu istediği gibi kullanıyormuş.
Hatta bu emrin (veya iznin) örneğin "10 gün" gibi bir süre için verildiği de oluyormuş.
O zaman tabii akla şu soru geliyor:
Yasa -ve Anayasa’nın özel hayatın gizliliğini düzenleyen 20’nci maddesi- bireyleri tek tek korumayı amaçladığına göre, böyle "genel arama yetkisi" verilmesi Anayasa’yave yasaya aykırı olmuyor mu?
Aynı şekilde genel arama yapma izni yargıç tarafından verilince bunun "usulüne uygun bir karar olduğunu savunmak" mümkün mü?
Görüyorsunuz... Yasalar değişse de kafalar değişmedikçe hep aynı yerde sayıp duruyoruz.