İSTANBUL seçkinlerinden pek çoğunun muhiti olan Moda’da meğer 2 aydır süren bir eylem varmış. Büyükşehir Belediyesi’nin koyduğu bir "içki yasağına" karşı "içkini kap gel" sloganıyla her cuma akşamı saat 20.30’da Moda İskelesi’nde buluşuyorlarmış.
Sonrası tahmin edeceğiniz gibi:
Mehtap seyrederek, şarkı söylemek. Bir başka deyişle "hayat tarzımıza müdahale etmenize izin vermeyeceğiz" diye, uygar bir şekilde tavır koymak.
Modalılar, tarihi Moda İskelesi’ndebulunan restoranın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nebağlı Beltur isimli şirkete devredilmesi ardından "içki yasağı" konulmasına tepkililer.
Çünkü bu yasağın arkasında "içki içmek dinimize göre günahtır" anlayışının yattığını ve Başbakan Tayyip Erdoğan’dan esinlenen belediyenin (daha doğrusu AKP’li pek çok belediyenin) öteki insanlara kendi yaşam tarzlarını dayatmak için bunu yaptığını biliyorlar.
Oysa daha dünkü Hürriyet’te Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "Ben oralara (içkili lokantalara) hep giderim. Milletin tabağında, kadehinde ne olduğuyla ilgilenmem" dediği bildiriliyordu.
Eğer siz bu sözlere inanırsanız Başbakan Erdoğan’ın 28 Kasım 2005 günü "Belediyeler içkili lokantalara ruhsat vermiyorlarsa bize gelin" şeklindeki sözlerini de ciddiye almanız gerekir.
Tabii Keçiören’in AKP’li Belediye Başkanı Turgut Altınok’un, elindeki ruhsata dayanarak içki satan bayiye dayak attırmasına kızdığına da inanabilirsiniz.
Hemen belirtelim... Kızmış olabilir ama "Niye bu kadar aleni yaptın o işi?" diyerek kızmıştır. Yoksa yasalara uygun şekilde içki satılmasını engellemesine kızdığını sanmayın.
Nitekim Türkiye, tüm şehirlerde içki ruhsatlı lokanta, kulüp ve benzeri yerleri kırmızı bölgelerde toplama projesiyle Tayyip Erdoğan’ın sayesinde karşı karşıya geldi.
Neyse ki Danıştay buna ilişkin genelgeyi iptal etti de -elimizdeki bilgilere göre- Üsküdar’da, (Bursa) Osmangazi’de, Tekirdağ’da, Denizli’de, Uşak’ta, Osmaniye’de, Bayburt’ta, Şanlıurfa’da, Manisa’da, Karaman’da, (Konya) Meram’da konulmak istenen "kırmızı bölge" ilkelliği engellendi.
Ama kampanya hiçbir şekilde hızını kaybetmedi. Dernek lokalleri baskı altına alındı. İçkili servis yapma ruhsatına sahip lokantaları bezdirip kapanmaya mecbur etmek için devamlı ceza yazma politikası uygulandı. Yeni ruhsat isteyenleri caydırmak için her yola başvuruldu.
Öte yandan AKP’li belediyeler hem kendilerine bağlı sosyal tesislerde hem de başkaları tarafından işletilirken süresi biten belediye mekánlarında derhal "içki yasağı" koydular.
Aynı kafada olan Milli Eğitim Bakanı geri kalmadı o da öğretmen evlerini kendine benzetti.
Buna rağmen Başbakan Erdoğan, "Şartlar yerine getirildikten sonra her belediyenin içki ruhsatı verdiğini" ifade etmekte ve "Benim partimin belediyeleri bu noktada olumsuz tavır içine giremezler" demekte sakınca görmedi. (2 Aralık 2005 Hürriyet).
Sahi... Türkiye’nin Avrupa Birliği’neancak bu iktidarla girebileceğini söyleyen Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk bu konularda ne buyuruyorlar acaba?