Mahkeme konuştu

BEKLENEN mi oldu, beklenmeyen mi? Tartışma götürür. Ama bir gerçek var ki Anayasa Mahkemesi, “Cumhurbaşkanını seçmek için toplanan Meclis'in Genel Kurul salonunda, ilk birleşimin açılması için en az 367 milletvekilinin (tüm sayının en az üçte ikisinin) hazır bulunması gereklidir” görüşünü savunanlara hak verdi.

Kimse Yüksek Mahkeme’nin kararının "yüksekliğini" tartışmıyor. Ama hukuk açısından "doğru" bir karar mı, değil mi uzun süre tartışılacakmış gibi görünüyor.

Bu karar Türkiye’yi girdiği çıkmazdan kurtarır mı göreceğiz.

Bu sütunu izleyenler bilir ki biz toplantının başlaması için Genel Kurul salonunda en az 367 milletvekili bulunması gereklidir diyenlere baştan beri katılmadık. O görüşü savunanların, hukukun verdiği "yorumlama" hakkını zorladıklarını düşündük. Bu karara rağmen kanaatimizi de değiştirmedik.

Ama tayin edici olan bizimki değil, Anayasa Mahkemesi’nin ne dediği.

Yüksek Mahkeme bildiğiniz gibi hem 367 oy arayanlara 2’ye karşı 9 oyla hak verdi, hem de TBMM’nin 27 Nisan günü yaptığı seçimi yok saydı.

Geçen gün bu ihtimali dikkate alarak bir hesap yaptık. Acaba Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) çoğunluğu böyle bir karar çıkarsa yine de Cumhurbaşkanı seçimini yapmaya devam eder mi sorusuna yanıt aradık.

Siyasi hayatımızın "inadım inat" geleneğini ve AKP liderliğinin "Güç kimdeymiş görürsünüz"cü anlayışını dikkate alınca "sürdürür" demek gerekiyor.

Ama şimdilik zayıf görünen ihtimal güçlenir de AKP’de olgunlaşma belirtileri görülürse AKP tam da Anayasa Mahkemesi’nin içinde bulunduğumuz çıkmazdan kurtulmak için yarattığı fırsatı kullanır ve "Madem Anayasa Mahkemesi de bize karşı çıkanlara hak verdi, o zaman en iyisi milletin hakemliğine başvurmaktır" der.

Aslında olaya sırf "meşruiyet" açısından bakınca AKP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimine devam etmemesi için neden yok.

Çoğunluk elinde, gündem yapma onun hakkı. Anayasanın koyduğu sınırlamalara ve kurallara uyarak yeni Cumhurbaşkanını 16 Mayıs tarihine kadar seçerse, -ki bizim hesabımıza göre buna olanak var- ortadaki yegane aday Abdullah Gül pekala Cumhurbaşkanı olabilir. Gelir Meclis’te pek çok kişi inanmasa da- "laik Cumhuriyete bağlı kalacağına" yemin edebilir.

Lakin böyle bir durumda başına neler gelebileceğini daha doğrusu Çankaya’da rahat uyuyamayacağını 14 Nisan mitinginde görerek potansiyel adaylıktan çekilen Recep Tayyip Erdoğan’ı bekleyen her şey onun başına gelir. Örneğin her gittiği yerde insanlar "Hani laik rejime sahip çıkacaktınız. Bunun için ne yaptınız?" diye sorarlar. Hele Sayın Gül’ün "laik Cumhuriyet" aleyhine söyledikleri ortaya çıktıkça bu ihtimal daha da güçlenir.

O da ülkede çok büyük bir huzursuzluk kaynağı olur.

O nedenle AKP’nin yönetimini liderin dediği değil de herkesin ortak aklını temsil eden sağduyu egemen olursa, yapılacak şey bellidir:

Artık inat etmeyip milletin hakemliğine başvuracaksınız.

Anlaşılmadıysa tekrarlayalım:

Tek çözüm, Cumhurbaşkanlığı seçimini, en yakın zamanda yapılacak milletvekili genel seçiminden sonraya yani yeni Meclis’e bırakmaktır.
Yazarın Tüm Yazıları