Lokmacı davası...

ALTI üstü bir "kapı" nihayet... "Kapı" dediğimiz iki ülke sınırındaki geçişlerin sağlandığı yer. Onun açılması ile açılmaması arasındaki fark nedir ki?

Açılması bir "ilişkilerimizi geliştirelim" mesajıdır. Açılmaması "bırak öyle kalsın" anlamına gelir.

Ve bugün olmazsa yarın olur. Hiç olmazsa da dünya yıkılmaz.

Ama siz durup dururken "Burada bizim borumuz öter" hevesine kapılırsanız, üstelik atacağınız adımın altyapısını ihmal eder, "Ben yaptım oldu"ya getirmeye kalkarsanız başınıza KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın başına gelenler gelir.

Konu biliyorsunuz Lefkoşa’nın Türk kesimi ile Rum kesimini bağlayan Ledra Caddesi üzerindeki "Lokmacı" noktasında yeni bir kapı açılmasından ibaret...

Gazetelerimiz yerin planını veya havadan çekilmiş fotoğrafını henüz yayınlamadıkları için hepimiz "şurası mı, burası mı?" diyoruz. Bir de "bu hikáye nereden çıktı?" diye soruyoruz.

Biz bildiğimiz kadarıyla anlatalım:

Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın, adadaki Türk ve Rum tarafı arasında daha çok gidiş geliş olsun, ilişkiler gelişsin diye yaptığı tavsiye üzerine Lokmacı noktasında bir kapı açılmasında taraflar mutabık kalmıştı. Bunun sonucu olarak iki taraf da 1974 Barış Harekátı üzerine söz konusu yol üzerinde yaptıkları -o caddeyi kesen- duvarları yıkacaklardı. Ancak bir taraftan ötekine geçmek için Birleşmiş Milletler’in koruduğu Yeşil Hat denen sınırın geçilmesi yani bir sürü formalitenin yerine getirilmesi gerekiyordu. Onun yerine sadece iki tarafın denetimiyle işi çözmek için duvarların yıkılmasında ve Yeşil Hat’tın üzerinden aşan bir köprünün yapılmasında anlaşıldı.

Mehmet Ali Talat işte bu yüzden Türk kesimindeki duvarı yıktırdı. Ama Rumlar kendi duvarlarına dokunmadılar. Buna rağmen Talat söz konusu köprünün Türk kesimine ait ayağını yaptırıp kendine düşen kısmı bitirdi. Rumlar yine kımıldamadı. Köprü de yarım yapılmış halde ve kullanılmadan bir yıldır orada kaldı.

Ne var ki aynı noktada -Yeşil Hat boyunca başka yerlerde olduğu gibi- Türk askeri nöbet tutuyor. Rumlar, "Köprünün yıkılması bir şey ifade etmez, oradakiler dahil Lefkoşa’nın daha ileri noktalarındaki Türk askerleri geri çekilmezse; Türk ve KKTC bayrakları vs. kaldırılmazsa, bizim taraftaki duvarı yıkmayız" diyorlar.

İşte bizim Genelkurmay’ın ve hükümetin duyarlılığı da o noktada başlıyor. Çünkü Rum isteklerine "evet" demenin "Orada Türk askerinin bulunmasının yanlış olduğunu" kabul etmek anlamına geldiği biliniyor.

Arada gerçi okuyunca ne anlama geldiğini anlamanıza imkán olmayan bir de KKTC Anayasası’nın Geçici 10’uncu maddesi lafı var, ama o işin -kanımızca- göstermelik kısmı. Çünkü o madde -anlaşılabildiği kadarıyla- sadece "KKTC tehlikeye düşerse onun savunması KKTC kuvvetleriyle değil, öteki olanaklardan ve kullanılan kurallarla yapılır" anlamında laflar içeriyor.

Bildiğimizi biz bu kadar özetleyebildik. Konu gündemde kalırsa gerisini de yazarız.
Yazarın Tüm Yazıları