BU satırları yazdığımız sırada, "Türkiye ile Irak arasında bir terörle mücadele anlaşması" imzalama çabaları başarıyla mı, yoksa başarısızlıkla mı sonuçlanacak belli değildi.
Buna rağmen konuyu ele almaya karar verdik, çünkü "Başarıldı, imzalandı" dense bile, sonucun "imzalamama"nın doğuracaklarından farklı olacağına inanmıyoruz.
Çünkü konuşulan, Irak’ın kuzeyindeki terör yuvalarını kurutmayı amaçlayan bir anlaşma değil, sadece Türk kamuoyunu oyalamayı amaçlayan bir anlaşmadır.
O nedenle, gazete haberlerine göre tartışılan, "anlaşma taslağında PKK’nın ve PJAK’ın (PKK’nın İran’daki kolu) isimlerinin geçiyor olması veya olmaması", yahut "Irak’ın kuzeyine sıcak takip harekátı yapılacağı zaman Bağdat’taki merkezi hükümete haber mi verilecek yoksa oradan izin mi alınacak?" konularını da önemsemiyoruz.
Sayınız ki "izin alma" denmedi de "bilgi verme" dendi. Ne değişecek?
Herkes biliyor... ABD’nin payandasıyla ayakta duran Bağdat’taki Maliki hükümeti ne ise, Beyrut’taki Sinyora yahut Kabil’deki Karzai hükümetinin birbirinden farkı yok. Hiçbiri halkını temsil etmiyor. Bunlar kukla hükümetler. O yüzden hiçbiri verdiği sözü tutamıyor.
Tutabilselerdi adını saydığımız bu üç ülkede zerre kadar iyileşme ve huzur olurdu.
Kaldı ki Maliki hükümetinin Türkiye ile bir anlaşma imzalayarak PKK’yı Irak’ta cezalandırmak gibi ne bir arzusu ne de bir politikası var.
Yapılan düpedüz hokkabazlık.
Herkes biliyor ki "PKK’ya karşı birlikte mücadele etmek" hususunda Türkiye’ye 4 yılı aşkın süre önce açıkça söz veren, ama sonra Türkiye’ye değil Kuzey Irak’taki Kürt varlığına destek yağdıran ABD’nin artık yüzü kalmadı.
Önce "Irak’ta PKK’ya karşı kullanacak kadar askerimiz yok" dedi. Sonra "gereken hazırlıkları yapıyoruz"a sığındı. Onun da palavra olduğu anlaşılmak üzereyken lafı, "Türkiye ile işbirliğine hazırız"a çevirdi. O da sonuç vermedi. Zaten vermesi gerekmiyordu. Ama Türkleri oyalamak için Başkan Bush, "İşbirliğini koordine edecek yetkililer atamayı" önerdi. En güzeli de PKK’ya, "Türkler şu tarihte gelecek. Sizi şuradan vuracak" haberini versin diye, sözde Irak hükümeti adına birisini daha bu heyete dahil etmeye kalktılar.
Kendi kamuoyunun oyalanmasına ve aldatılmasına razı olan hükümetimiz bile artık bu kadarına isyan edince, "işbirliği" isimli maskaralık da sona erdi.
Lafı neden uzatıyoruz ki, -kaç kere yazdık- ABD, PKK’nın tasfiye edilmesini gerçekten isteseydi, silahlı çatışmadan vazgeçtik, PKK’nın Irak’taki lojistik yollarını kesemez miydi? Hadi kendisi yapmak istemedi diyelim, bu işi Barzani’ye ve Talabani’ye yaptırmaz mıydı?
Tamam, anlaşmayı yine de imzalasınlar. Ama ona bakıp da kimse kendini aldatmasın. Çünkü ne o yolla çözüm var, ne de çözüm isteyen...
İstenen -Türkiye dahil- tüm Ortadoğu haritasını ABD’nin çıkarlarına göre yeniden çizmektir.