CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün ABD Başkanı George W.Bush’un konuğu olarak yaptığı yolculuğa katılan gazetecilere "Terör örgütü oradan (Irak’ın kuzeyinden) çıksın, Türkiye’nin bütün Irak’a, Kuzey Irak dahil yapacağı yardımlar 10 katına, hatta daha fazlasına çıkar" dediğini gazetelerde okuduğunuz zaman herhalde siz de gurur duymuşsunuzdur.
Bizim öğrencilik yıllarımızda Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nınbir sözü aktarılırdı. Venedikliler Osmanlı donanmasını 1571’de İnebahtı’dayakınca Sokullu’nun, Uluç Ali Paşa’ya "derhal yeni bir donanma inşa edilmesini" emrettiği sırada, "Bütün donanmanın demirlerini gümüşten, halatlarını ibrişimden, yelkenlerini atlastan yapabiliriz. Hangi geminin malzemesi yetişmezse gel benden al" dediği anlatılırdı.
Aklımıza o geldi. Keşke Türkiye Cumhuriyeti, o tarihte Osmanlı’nın sahip olduğunu güce sahip olsaydı da Cumhurbaşkanı Gül’ün Irak’a yardım konusunda söylediklerini ciddiye alabilseydik.
Daha önce de yeri gelince değindiğimizi anımsıyoruz... Bizim devlet büyüklerimize nedense böyle yurtdışı gezilerine çıktıklarında bir hal olur. Ayaklarını yerden kesince gerçeklerle de bağlarını koparıyorlar mı her ne ise, ölçüsü ayarı kaçık demeçleri hep uçakta verirler.
Cumhurbaşkanı Gül gibi, her lafı yuvarlayıp köşesiz hale getiren biri dahi böyle "Gerekirse Irak’a 10 misli yardım ederiz" diyorsa, ya o lafta ya da o hesapta bir hata olmak gerekir.
Eğer "Bir ihtimal daha var... Irak’a zaten ne yardım yapıyoruz ki, onun 10 misli bir şey ifade etsin!" derseniz buna itirazda zorlanırız.
Ama asıl mesele galiba "yardım"da değil.
Yanlış değerlendirmiyorsak bu sözün gerisinde Cumhurbaşkanı’nın kendisini "dış politikanın etkin aktörü" olarak görmekten vazgeçmediği gerçeği var.
Nitekim Gül’ün beyanları, "Türkiye adına ben diyorum ki..." mesajını içeriyor.
Bir Cumhurbaşkanı kanımızca bu rolü üstlenebilir.
Abdullah Gül’ün siyasi sicilinde "Başbakan sıfatıyla görev yaparken, 1 Mart 2003 Tezkeresi’ni sahipsiz bırakıp TBMM’den geçmemesini sağlamak" gibi ABD tarafından konulmuş bir kayıt var. Ama yine de kabul edelim ki Gül, geride kalan 5 yıla yakın süre, dış politika ile gece gündüz yoğrulmuş bir kişidir. O da kendisini bu konuda yetkili bir devlet adamı konumuna oturtur.
Onun tabii sonucu da Cumhurbaşkanı’nın dış politika üretmeye hakkı olduğudur. Kaldı ki Büyük Atatürk, İsmet İnönü, Turgut Özal ve Süleyman Demirel bizim dış ilişkilerimizde etkin rol oynayan cumhurbaşkanlarımızdır.
Bize göre durum böyledir ama acaba Sayın Başbakan’a göre de böyle midir, doğrusu emin değiliz.
Öyle ya... Bugüne kadar Irak’taki PKK varlığının oradan çıkarılması veya çekip gitmesi yönünde çok kişi söz söyledi. Hatta bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan da bu düşünceyi yeri geldiğinde net şekilde ifade etti. Ama "Çıksınlar (veya çıkartılsınlar) o zaman da biz Irak’ı abad ederiz" anlamında bir beyanını biz duymadık.
Dahası hükümetin böyle bir ihtimal üzerinde çalıştığına yahut kafa yorduğuna da tanık olmadık.
O nedenle diyoruz, yarın bir mahcubiyet doğmasın...