Keşke kolay olsa...

BAŞKAN Bush kendisiyle görüşen Başbakan Erdoğan’a "PKK bizim de düşmanımızdır. O nedenle size, PKK’yı cezalandırmanıza yarayacak istihbarat vereceğiz" anlamında vaatte bulundu ya...

Bazılarının -özellikle AKP iktidarının akıl hocalığına soyunmuş kalemlerin- yazdıklarına bakarsanız, meselenin neredeyse tamamı halledilmiş sayılabilir.

Hele bir de Mesud Barzani’nin kendisini bağlamayacak vaatlerde bulunmakla görevlendirdiği Neçirvan Barzani’nin sözlerini okuyunca bayıldılar.

Sebep... Neçirvan Barzani’nin, Erbil’de bir basın toplantısı düzenleyerek sözüne, "Erdoğan’ın, ’Bölgede istikrarsızlık kimsenin yararına olmaz’ demesini memnuniyetle karşılıyoruz. Türkiye için iyi komşu olmak istiyoruz" diye başlayıp, "(...) PKK Türkiye ve İran’da silahlı eylem yaptıktan sonra elini kolunu sallayarak Irak’a döneceğini zannediyorsa, buna kesinlikle izin vermeyeceğimizi bilmeli. (...) Bizim bölgemizden hiç kimse komşu ülkelere saldıramaz. (...) PKK hemen silah bırakmalı ve uzun bir ateşkes ilan edip siyasi sürece dahil olmalı. Yoksa büyük zarar görür, sonucuna katlanır" diyerek ilk defa ciddi birtakım şeyler yapacakları izlenimini vermiş olması.

Muğlak cümleleriyle bilinen bir yazar, "Kürt meselesini normalleştirmeden" söz ediyor. Bunun için Türkiye hemen "Barzani ve Irak Kürtleri ile yakınlaşma sağlamalı" imiş. Biz bunu yaparsak "PKK’nın Ortadoğu’da erimesine giden kapı açılır"mış.

Böylece Türkiye ile Barzani bir "çıkar bloku" oluştururmuş. Sonuçta PKK’yı zora sokmamız mümkün olurmuş.

Sonra da bir yandan "askeri tedbirler" öte yandan "af" yani "sopa ve havuç" politikasıyla bu işi halledermişiz.

Kağıt üstünde ne kadar kolay ve güzel görünüyor değil mi?

Bir başkası da bu konunun "PKK’dan intikam almak" ile "terörü bir daha boy vermeyecek biçimde bitirmek" şıkları arasında sıkışıp kaldığından dem vuruyor. Tavsiyesi olarak "terörün bitmesi" şıkkını öne sürüyor.

Önce yukarıdakinden başlayalım:

Barzani’lerin siciline bakan bir insan bunların sabah "ak" dediklerine akşam "kara" dediğinin bin tane örneğini bulur. O nedenle önce Neçirvan Barzani’nin, "neyi" temsil ettiğini ve sözlerinin kimi bağladığını bilmek gerekir. Ondan önce de bizzat Başbakan Erdoğan’ın "Barzani" yönetiminin "terör örgütüne destek vererek terör suçu işlediğini" ileri süren sözlerinin mürekkebinin henüz kurumadığını anımsatmakta yarar vardır.

Sayalım ki bu sayede ilişkilerimizde güller açıldı. Barzani oradaki PKK’lılara yardımı kesti.

Böylece Barzani’nin "Türkiye tarafından muhatap sayılmak" arzusu gerçekleşmiş olur. Ama iyi ilişki daha sonra kaç gün sürer? Barzani’nin sabıka kaydını yok mu sayalım?

Hele "sopa ve havuç" politikası kadar saçma bir şey olamaz. Havuç denen "af" ise kaç kere denendi ama hapishaneden çıkıp tekrar PKK’ya katılmak isteyenler dışında kimsenin işine yaramadı.

Devlet eğer devletse yasaları çiğneyenlere havuç değil, ceza verir. Bu gerçeği PKK’ya karşı bir "intikam" politikası izlenmesinden söz edenlerin de anlaması gerekir.
Yazarın Tüm Yazıları