Paylaş
Ama attı bir kere... Bitlis’in bundan 22 sene önce adı Güroymak’a çevrilen Norşin ilçesini eski adıyla anınca cin şişeden çıkmış oldu.
Şimdi baş edebilirseniz edin bakalım:
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli, “Madem öyle İstanbul’un adının da Konstantinopolis olduğunu söyleyin”e getirdi işi.
Konstantinopolis bir daha dirilmez. Onu çok çok Fener Rum Partiği kullanır. Birkaç fanatik Rum ile Yunanlı da orada burada sırf damarınıza basmak için “Orası Konstantinopolistir” der.
Ama onun kadar yerleşmemiş isimler tartışılır. Ona da çoğunca, isim değişikliğinden sonra birkaç kuşak geçmemişse rastlanır. Güroymak öyledir. Norşin’i bilen ve kullanan kuşaklar halen hayatta olduğu için onlara Norşin daha sıcak gelmektedir.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ve eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın baba ocağı Güneysu ilçesinin adı da aynen Güroymak gibi 22 yaşındadır. Orayı eski adı Potomya (Potamya) olarak tanıyan ve kullanan kuşak hâlâ hayattadır. O nedenle Güneysuluların “Potamya’lıyız” demeleri normaldir.
Ama siz Elazığ’ın adının orijinal şekliyle yani “El Mamuret’ül Aziz” olarak kullanılmasını halktan beklerseniz yaya kalırsınız. Çünkü El Mamuret’ül Aziz, “Elazığ” olalı tam 72 sene geçti. Zaten halk onu önce “El Mamuret’ül Aziz”den “El Aziz”e çevirmişti. Bir iddiaya göre 1937’de Atatürk o yörenin “tahıl” (yiyecek) ambarı olarak görülmesi için adını “Elazık”a çevirdi ama bu Türkçenin ses uyumuna aykırı düştüğü için isim değişip “Elazığ” oldu.
Şimdi gidin sorun bakalım “İsmimiz neden Elazığ oldu?” diye hayıflanan hiçbir Elazığlı var mı?
Yoktur çünkü Türkiye’deki yer isimlerinin değiştirilmesi (ki HaberTürk gazetesi geçen gün bunların 28 bini bulduğunu yazıyordu) kimine göre “yanlış” olsa da kanımızca öyle çok da büyütülecek bir mesele değildir. Burası Türkiye olduğuna göre dilimize yabancı isimlerin -fanatik bir bakışla değil- değiştirilmesi pekâlâ mümkündür hatta doğrudur.
Zaten yapılan ve benimsenen değişiklikler de bunu doğrulamaktadır.
Nitekim bu satırların yazarının bağlı olduğu köyün de adı eskiden “Aşağı Faldaca” idi. Bunun anlamını da hangi dilden geldiğini de bilen bugüne kadar çıkmadı Onun yerine “Aşağı Gökçe” dediler.Şimdi eski isimleri bilen kuşaklar azaldı. Aynı şekilde Mismilon köyü Beşbıyık oldu. Yavadı’yı Yeşilce yaptılar. İnsanlar alıştı. O kadar ki şimdi eski ismi söylerseniz gülünç oluyorsunuz.
Tıpkı bir tarihte adı Saruhan olan Manisa’nın, Menteşe olan Muğla’nın, Canik olan Samsun’un, Çölemerik olan Hakkâri’nin, Karaköse olan Ağrı’nın, Lazistan olan Rize’nin, Türkmeniya olan Diyarbakır’ın adını Diyarbekir veya Amed yapmaya kalkarsak, sadece gülünç olacağımız gibi.
Bu son tartışmanın bizce asıl yanlışlığı, devleti temsil eden Cumhurbaşkanı’nın ve devlet için politika üreten Başbakan’ın, devletçe benimsenmiş isimlere sahip çıkmamalarıdır. Yoksa isimlerin değişmiş olması değil.
Paylaş