BİRKAÇ gün yurttan uzakta kaldık. O sıradaki gelişmeler, siyaset sahnesini inanılmaz bir hızla altüst etti.
Ani olarak karşımıza, -TÜSİAD’ın dün yayımladığı açıklamada haklı olarak, üzerinde yeterince düşünülmemiş olduğunu ileri sürdüğü- kapsamlı bir Anayasa’da değişiklik paketi çıktı.
Son zamanlara kadar birbirlerini küçümseyen ve işbirliğini reddeden partiler arasında "birleşme" ve/veya "işbirliği" adımları aynı günlerde atıldı.
Onlarakalsa yaparlar mıydı diye sorsaydınız, yanıtımız tek kelimeyle "Hayır!" olurdu. Nitekim hem sağdaki partiler yani DYP ile ANAVATAN birleşip de 1980’den önceki yapılanmaya dönmeleri için sayısız fırsat çıktığı halde onu kullanmadı; hem de CHP ile DSP, kaç seçimde mindere ayrı ayrı çıkıp seçmen dayağı yedikleri halde son günlere kadar akıllanmadı.
Ama neyse ki karar onlara kalmadı.
Gerçi Doğru Yol Partisi ile Anavatan’cıları "meydanlar" değil "görünen köy" yola getirdi. Gerek DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, gerekse ANAVATAN’ın başındaki Erkan Mumcu tek başına sandığa giderlerse geçen defaki gibi "barajda" boğulma ihtimalini anlaşılan pek de zayıf görmediler.
Bize kalırsa, sebep ne olursa olsun "iyi" ettiler.
CHP ile DSP’yi yola, önce Ankara’nın Tandoğan, sonra da İstanbul’un Çağlayan meydanlarını dolduran ve "laik Cumhuriyet’i korumak için birleşin!" diye haykıran milyonlar soktu.
Tekrar ediyoruz:
Sebep ne olursa olsun... Hem merkez sağda hem de merkez solda bütünleşme var ya... Demokrasimizin geleceğine ve rejimin sağlığına artık biraz daha güvenle bakabiliriz.
Sadece Mehmet Ağar ile Erkan Mumcu’yu değil, Deniz Baykal ile Zeki Sezer’i de içtenlikle kutluyoruz.
Gerçi birleşme veya işbirliği modelleri aynı değil. Sağda yani DYP ile ANAVATAN, kendi geçici kimliklerinden vazgeçip cedleriyle bütünleşiyorlar. Böylece 1946’nın Demokrat Parti ruhunu diriltmeye çalışıyorlar. Dileriz başarırlar.
CHP ile DSP işbirliği karşılıklı güven anlayışından henüz uzak görünüyor. O yüzden iki taraf -özellikle DSP- kendi hükmi şahsiyetini koruyor. Böylece CHP listelerinden seçilen milletvekillerinin tekrar asıl partilerine yani DSP’ye dönmeleri için kapı açık bırakılıyor.
Oysa biliyorsunuz hem Deniz Baykal hem de Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, CHP listesinden aday olup seçilenlerin, sonra kendi partilerine dönmeleri ihtimali nedeniyle "DSP’yi feshedip gelsinler" tezini savunuyorlardı.
Ama zararı yok... Sosyal demokrasiyi benimsemiş partiler eninde sonunda -yani lider engellemeleri olsa bile- aynı çatı altında birleşirler.
Şimdi sıra DYP-ANAVATAN birleşmesiyle CHP-DSP işbirliğinin "pratik"lerini belirlemeye geldi. Umuyoruz bunda da pürüz çıkmaz.
Böylece önümüzdeki seçimde -en kötü ihtimalle- muhalefette kalsalar bile bu dört partinin Cumhuriyet’in temel değerlerine sadık kalacaklarından emin olarak rahat bir uyku uyuyabiliriz.