SİYASETTE parlak laf etmek hem biraz beceri ister, hem de riskli iştir. Çünkü parlak laf edip gazete manşetlerine çıkacağım, radyo ve televizyon haberlerinde konu olacağım, tartışma yaratacağım derken o lafın sizi götüreceği kötü sonuçları görmemiş olabilirsiniz.
Doğru Yol Partisi (DYP) Genel Başkanı Mehmet Ağar, ihtimal yukarıdakine benzer nedenlerle son zamanlarda çarpıcı laf etmeye merak sardı. Önce "terörist" diye bir zamanlar kendisinin mücadele ettiği insanları "meşrulaştırmaya" kalktı. Onların "dağda silahla dolaşacaklarına düz ovada siyaset yapmalarını" istedi.
Mehmet Ağar gibi hayatını toplumun huzur ve güvenliği için adamış bir insanın -sırf Güneydoğu Anadolu’daki seçmen oylarını Demokratik Toplum Partisi’ne bırakmamak uğruna- böyle bir açılım sergilemesi yeterince hayal kırıklığı doğurmamış gibi, dün de harika bir buluşunu dile getirdi:
"Cumhuriyet, Müslümanlık ve laiklik siyaset alanına girmez. Laiklik üzerinden siyaset yapanlar, din istismarına yeltenenlere söyleyecek laf bulamaz" dedi.
Ağar’ın bu sözleri açarcasına:
"Cumhuriyet, Müslümanlık ve laiklik millete ait değerlerdir, kavramlardır. Türkler Müslümanlığı seçti ve bu mesele tartışmaya kapandı. Cumhuriyet 1923’te oylandı, laiklik de öyle. Dolayısıyla Türkiye’de hiçbir parti bu üç değere karşı çıkamaz. Bunlar siyaset alanı dışındadır" dediğini de görüyorsunuz. Lakin, "Bunlar o kadar önemli değerler ki, kimse tartışmaya kalkmasın" anlamında laf etmek, gerçeği örtmeye yetmiyor.
Nitekim anımsayacaksınız geçen yılın şubat ayında Yargıtay Ceza Genel Kurulu, gazeteci Selahattin Aydar hakkındaki bir mahkumiyet kararını bozarken, Mehmet Ağar’ınkine benzeyen bir değerlendirme yapmış ve "laikliğin yasa ile korunmasının gereksiz olduğunu" ifade etmişti.
Neyse ki, ilk bakışta gönüllere pek güzel gelen bu lafın, "laikliği korumasız bırakma sonucu doğuracağı" çabuk fark edildi.
Yargıtay, son adli yılın açılış günü Birinci Başkan Osman Arslan’ın da "Laikliğin açık tanımı yapılmamıştır" demesi üzerine muhteşem bir sorumluluk duygusuyla konuya el koydu ve Daire Başkanları, özetle "laikliğin korunması konusundayargının her zaman önde olacağını" kamuoyuna duyurdular.
Şimdi Mehmet Ağar’a sormak gerekmez mi?
"Laikliği tartışmayarak, ona yönelik tehlikeleri dile getirmeyerek nereye varacağız?"
Laik sistemin düşmanlarının istediği tam da bu değil mi? Bizlere "Sesinizi çıkarmayın. İkide bir laikliği gündeme getirmeyin. Biz de ortada hiçbir sorun yokmuş gibi laik cumhuriyetin altını rahat rahat oyalım" demiyorlar mı?
Ağar’ın, "Müslümanlık siyaset alanına girmez" demesi normal. Gerçekten siyaset alanına giren din, siyasetçi tarafından istismar ediliyor demektir. Peki ama laiklik gibi siyasi bir kavramın siyaset alanına girmemesi nasıl mümkün olacak?