SİZ eğer kendi kimliğinizle özdeşleşen değerlerinize sahip çıkmayı bilirseniz, kimse gelip onlar üzerine laf edemez. Etmeye kalkanın da zaten lafını ağzına tıkarsınız. Hani “Her şeyi tartışalım, ne var bunda” diyenler var ya... Onlara da gidip “Ailenizin sorununu komşunuzla tartışıyor musunuz?” diye sorun.
Eğer “Evet, eşimle aramızdaki ihtilafı biz herkesle tartışırız. Nitekim mahalleli, demokratik bir anlayışla hangimizin haklı olduğunu söyler” diyebiliyorsa, bizim de Osman Baydemir’den Mesut Barzani’ye kadar herkese “Türkiye’de federatif bir yapı olmalı mı olmamalı mı?” sorusunu yöneltip yanıt istememiz doğru olur. Hemen belirtelim: Türkiye’nin “federal” bir yapıya dönüşmesi doğru olur mu olmaz mı sorusunu tartışmıyoruz. Nitekim dünya yüzünde “federal” yapıyla -hatta İsviçre gibi, konfederasyon halinde- yönetilen birçok ülke var. ABD öyle, Almanya öyle, Malezya, Kanada, Hindistan, Rusya, Brezilya öyle... Adı farklı olsa da İngiltere de öyle... “Federal” sisteme geçmekle geçmemek arasında bocalayan, daha doğrusu bu yüzden parçalanma riski taşıyan Belçika ve İspanya gibi örnekler de var. Biz 72 milyonluk Türk halkı, ülkemizin bölünmeyeceğine, ulus olarak çok daha iyi ve etkin şekilde yönetileceğimize, daha hızlı kalkınacağımıza inanacağımız koşullara kavuşuruz. O zaman hem “Federal sisteme geçmeyi” tartışırız, hem de ulusça vereceğimiz karar ne ise onu uygularız. Ama Türkiye’nin koşullarının bugün buna müsait olduğunu söyleyebilir miyiz? Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, yukarıda sözünü ettiğimiz tartışmayı acaba “Türkiye’nin bütünlüğünü korumak” adına mı açtı, yoksa “Türkiye’yi bölme sonucu doğuracak koşulların birinci basamağına ulaştık” düşüncesiyle mi? Yeri gelmişken, Baydemir’in suret-i haktan (masummuş gibi) görünerek ortaya attığı “Özerk Kürdistan’da belediyemizin önünde Türk ve Kürt bayrağı yan yana dalgalansa fena mı olur?” sorusunu onun aklına “biz”lerin getirdiğimizi de belirtelim. Nitekim Baydemir’den aldığı “gaz”la Bağımsız Demokrasi Partisi (BDP) Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın bir adım ileri gittiği ve Ağrı’da yaptığı konuşmada, Başbakan Tayyip Erdoğan’a: “Norşin’e ‘Norşin’ diyen sizsiniz. Şimdi bizim ‘Kürdistan’ dememize niye kızıyorsunuz?” dediği bildiriliyor. Eee... Sonunu düşünmeden konuşursanız, yeri gelince başınıza kakarlar. 1989-90 senelerinde “Kürt” kökenli bazı milletvekillerine “Türklerle Kürtlerden oluşan bir federasyon fikrini de tartışmaya açalım” diyen Turgut Özal da öyle yapmamış mıydı? Eğer bir ülkenin Cumhurbaşkanı tutar da “aile içi” sayılacak konuların ortalık malı haline gelmesini teşvik ederse, varacağınız yer, bugünkünden farklı olamaz. Biz bu kafayla gidersek sırada daha beterleri var.