DEMOKRATİK Toplum Partisi’ne mensup Emine Ayna, Selahattin Demirtaş, Aysel Tuğluk, Fatma Kurtulan ve Sebahat Tuncel isimli milletvekillerinin “ifade vermek üzere mahkemeye çağrıldığını” okuyunca eminiz pek çoğumuzun aklına “Hani bunların dokunulmazlıkları vardı?” sorusu takıldı.
Bizde malum, "dokunulmazlığı" olan katile bile el süremezsin.
Ama sıra DTP milletvekiline gelince, "Şu tarihte mahkemeye gel ve ifade ver" diyorsun.
Ayırımcılık bu değilse nedir?
Nitekim dünkü gazetelerde bildirildiğine göre yukarıda isimlerini verdiğimiz milletvekilleri de esmiş savurmuşlar. Örneğin, keskin dilli Emine Hanım, "Ne zaman ki Başbakan, hakkındaki yolsuzluk ve zimmet davalarıyla ilgili savcılığa ifade verirse biz de düşüncelerimizi açıkladığımızdan dolayı açılan davalarla ilgili oturur, düşünür bir karar alırız. (...)" demiş. (16 Mayıs 2009 Milliyet)
Selahattin Demirtaş da itirazını, "(...) Gelsinler zorla götürsünler. Ayağımızla gidip kuzu kuzu bu hukuksuzluğa ortak olmayacağız. Adam öldürmekten (sanık olan) milletvekili yargılanmadı. Bizse konuşmalarımızdaki barış çağrıları yüzünden yargılanmak isteniyoruz" diyerek açıklamış.
Sırrı Sakık, Aysel Tuğluk ve Hasip Kaplan’ın da aynı yönde konuştukları örneğin Kaplan’ın, "Bugüne kadar hiç yapılmayan bir uygulama, DTP’liler söz konusu olunca mı yapılacak? Mehmet Ağar’ın suçu 14. madde kapsamında değil miydi? Ağar hakkında böyle bir yöntem uygulanmadı. Bu tam bir ayrımcılık ve hukuk skandalı" dediği bildiriliyor.
Kendi diyeceğimize gelmeden belirtelim:
TBMM Başkanı Köksal Toptan da konuyu inceletmiş. "Gitmedikleri takdirde ihzaren, yani polis zoruyla getirilecekleri ifade ediliyor. Bu milletvekilleri giderler, gitmezler, o kendi bilecekleri şey. Sorunun makul ölçüler içerisinde çözülmesi için elimizden geleni yapıyoruz" demiş.
Doğrusu Hasip Kaplan hiç de haksız değil. Nitekim 1982 Anayasası’nın "milletvekili dokunulmazlığı" ile ilgili 83’üncü maddesi hiç değişmedi, 14’üncü maddesi ise 2001 yılında yumuşatıldı. Sadece "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedefleyen suçlardan" sanık olan milletvekilinin yargılanması yolu açık kaldı. Ama ne eski halindeyken ne de 22 Temmuz 2007 seçimine kadar, bu hükümler uygulanmadı.
Daha açık anlatmak gerekirse:
Anayasa’nın 83’üncü maddesi, milletvekillerine "dokunulmazlık" sağlıyor ama iki ihtimali onun dışında bırakıyor. Biri, "seçimden önce soruşturulmasına başlanmış olmak" koşuluyla, ağır cezayı gerektiren suçüstü hali. Öteki de soruşturmaya sebep eylemin "14’üncü maddeye aykırı olması" durumu... Bu iki durumda "yargılama işlemi durmaz" diyor.
DTP’lilerin itirazı, "Daha önce uygulamadığınız maddeleri neden bize uyguluyorsunuz?" şeklinde. Gerçiverdikleri Mehmet Ağar örneği yanlış, çünkü ona atfedilen suçun 14’üncü maddeyle ilgisi yok. Ama şimdiki DTP milletvekilleri Sebahat Tuncel ile Aysel Tuğluk dışında bu maddelerin yıllardır uygulanmadığı doğru.
Tuncel ve Tuğluk’un yargılamaları ise devam ediyor.
Gördüğünüz gibi iki taraf da haklı. Ama bir gerçek var ki DTP milletvekilleri mahkemeye gitmezse, kanımızca kimse bir şey yapamaz. Bu iş bu kadar basittir.