ABDULLAH Öcalan’ın avukatlarının, kundağında uyurken PKK’lı katiller tarafından öldürülen üç aylık bebeklerin canı hakkında ne düşündüklerini hálá öğrenemedik.
Ama Abdullah Öcalan isimli teröristin sağlığı söz konusu olunca dünyayı ayağa kaldırmaya kalktıklarını gördük.
Öcalan’ın altı adet saç telini avukatları Fransa’ya göndermişler.
Orada Pascal Kintz adında bir uzman, bunları incelemiş ve muhteremde "toksik metalden zehirlenme" tespit etmiş.
İncelenen saç tellerinin Öcalan’a ait olup olmadığını bilmiyoruz. Söz konusu uzmanın raporunun ne kadar sağlıklı bir incelemenin sonucunu aksettirdiğini bilmiyoruz. Denenler doğruysa bile, söz konusu zehirlenmenin Öcalan isimli mahkûma dönük bir tertibin varlığını gösterip göstermediğini bilmiyoruz.
Ama tüm bunları "var" imiş, "gerçek" imiş gibi kamuoyuna sunup, Abdullah Öcalan’ı gündemde tutma, özellikle dış dünyaya onu acındırma, ardından "af çıkartın da serbest kalsın" taleplerini tahrik etme amaçlı bir kampanya başlattıklarına yemin edebiliriz.
Tüm basınımız da bu tuzağa düşünce, bu iddiayı ortaya atan Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk Hanım’ın amacının fazlasıyla gerçekleştiğini rahatlıkla iddia edebiliriz.
Aslında bu iddianın gündeme geldiği tarih de dikkati çekiyor:
Bildiğiniz gibi Avrupa Konseyi (AB Bakanlar Kurulu), Öcalan’ın avukatlarının "yargılama adil olmadı" iddiasıyla yaptıkları başvuruyu geçen ay nihai karara bağlamış ve "Öcalan’ın tekrar yargılanmasına gerek olmadığını" ilan etmişti.
Bu, Öcalan defterinin kapatılması anlamına geliyordu.
Fransız hapishanelerinde çürümeye terk edilen Carlos (Çakal) isimli terörist gibi onun da sesi bu karardan sonra çıkmayacak, avukat mavukat aracılığıyla áleme nizamat veren demeçler yayımlamasının önü kesilecekti.
Tabii Fransa, bizim gibi demokratik (!) bir hukuk devleti olmadığından (!) orada kimse Carlos’un saçını Dr. Kintz’e götürmeye cesaret dahi edemiyor.
Eminiz orada Carlos çeşitli bahaneler kullanarak haftada bir saat avukatlarıyla divan kurma olanağından da yoksun yaşıyordur.
Oysa bu gürültüler üzerine harekete geçen Adalet Bakanlığı, üç uzmanı, Abdullah Öcalan’ın mübarek (!) saçları ile asil (!) kanından ve idrar-ı şahanesinden (!) alınmış örnekleri inceleyerek rapor vermekle görevlendirdi.
Bu uzmanların vereceği rapora güvenmemeye kimin ne kadar hakkı olabilir bilemiyoruz. Ama eğer bu konuda makul bir gerekçeyle itiraz eden çıkarsa, incelemenin bir de uluslararası uzmanlar tarafından yapılması doğru olur diyoruz.
Yeter ki azılı bir terörist olsa da, canı devlete emanet edilmiş bir kişiye karşı ortada bir tertip varsa o ortaya çıksın. Hatta çıkmakla kalmasın, sorumlusu cezalandırılsın. Ama eğer böyle bir tertip olmadığı halde sırf kamuoyunu Öcalan’la meşgul etmeyi amaçlayan bir soytarılık söz konusuysa o da anlaşılsın ve bu hokkabazlık bitsin.