HENÜZ seçilmemiş cumhurbaşkanına karşı çıkmak, kafa bulandırmak gibi bir niyetimiz yok. Ama cumhurbaşkanı adayı Sayın Abdullah Gül’ün önceki gün, kamuoyundaki bazı kuşkuları ortadan kaldırmak amacıyla yaptığı basın toplantısında söyledikleri tam tersine bizim kafamızda yeni sorular yarattı.
Sayın Gül ne demişti?
Özetle tekrarlamak gerekirse "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bizim kılavuzumuz olacaktır"; "Laikliğin korunması temel ilkelerimden birisidir. Hiç kimsenin bu konuda kaygı duymasına gerek yoktur."; "Tam bir tarafsızlık içinde bütün vatandaşlarımı kucaklayacağım" dedi.
Onunla kalmadı, "Anayasa’nın ilk dört maddesindeki vazgeçilmez ilkeleri gayet iyi bildiğini" söyledikten sonra, 2’nci maddedeki "Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir" ibaresini okuyarak, "Bu ilkeleri korumak ve güçlendirmek temel hedefim olacaktır" dedi.
Bunlar ilk bakışta insana hoş gelen, yürek ferahlatan sözler. O nedenle işe "iyi başladığı" izlenimi bırakıyor. Özellikle "Laikliğin korunması temel ilkelerimden birisidir" sözü önemli.
Lakin bir nokta var:
Sayın Gül’ün eski TBMM Başkanı Bülent Arınç gibi, "Laiklik Anayasamızda tanımlanmış değildir. O nedenle tanımlanması gerekir" diye mi düşündüğünü yoksa Sayın Tayyip Erdoğan gibi, "Anayasa’nın 24’üncü maddesinin (Laikliği sadece din ve vicdan özgürlüğü şeklinde ifade eden, devlet ile din kurumu ilişkilerini görmezden gelen) gerekçesi bizim laiklik anlayışımızı ifade eder" mi dediğini bilmiyoruz.
Unutmayalım... Bir zamanlar Necmettin Erbakan bile laikliğe hepimizden fazla sahip çıkıyormuş gibi görünüyor, hatta kafa karıştırmak için "Biz Avrupa’daki gibi bir laiklik istiyoruz" diyordu. Kafa karıştırmasının nedeni, Avrupa’daki "kilise"lerin artık devleti ele geçirme kavgası vermediğini, buna karşılık İslam ülkelerinde -Türkiye’de de- hálá bu mücadelenin sürüp gittiğini yok saymasıydı. Gerçek şu ki Sayın Gül’ün 20 Şubat 1997 tarihli Hürriyet’te kendisinin de "Amerikan tipi laikliği benimsediğini" ifade eden sözleri var.
O nedenle Gül,"hangi anlayışın laikliğini" koruyacağını söylüyorsa onu bilmeye ihtiyaç var.
İkincisi... Sayın Gül "Anayasa’nın ilk dört maddesini" gayet iyi bildiğini söylüyor ama 2’nci maddeyi, orada sadece "demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti"nden söz ediliyormuş gibi okuyor. Oysa aynı maddede "devletin değişmez ilkesi" olarak, hem "Atatürk milliyetçiliğine" hem de "Anayasa’nın Başlangıç’ta belirtilen ilkelerine" bağlı olmaktan söz ediliyor.
Aslında sadece Gül’ün değil, dikkat ederseniz Sayın Başbakan’ın ve "Anayasa uzmanı" sayılan AKP’lilerin de ağzından bu 2’nci madde böyle "eksik" şekilde çıkıyor.
Merak ediyoruz Anayasa’nın Başlangıç kısmının verdiği bir rahatsızlık mı var? Orada Anayasa’nın,örneğin "Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun (Atatürk’ün) inkılap ve ilkeleri doğrultusunda" yorumlanıp uygulanmasını isteyen sözleri mi fazla görünüyor? Özellikle 2’nci maddenin "Atatürk milliyetçiliğine" vurgu yapan sözleri neden görmezden geliniyor?