ANAYASA ile başladık, biliyorsunuz Malezya’da karar kıldık. Bu arada kafa karıştıracak ne kadar beyan, yazı, iddia, röportaj varsa hemen hepsini okuduk. Ve sonunda; Malezya’yı gidip gören, orada yaşamın hiç de kötü olmadığını söyleyen, kadınların mutlu ve başarılı yaşam hikáyelerini anlatanlar da dahil, yazılmışlardan bir seçme yapalım dedik.
Buyurun, Türkiye bir gün Malezya’laşır mıymış, Malezya’laşırsa ne olur, siz karar verin.
"Üç yıl önce İstanbul’da bazı entelektüellere, "Türkiye İslamlaşıyor" dedim. Bana ’Bu mümkün değil, Türkiye’nin subapları var’ dediler. 22 Temmuz sonuçları beni haklı çıkardı. Böyle giderse 5-10 yıl sonra Malezya İran, Türkiye de Malezya olacak." (25 Eylül 2007 Hürriyet, Ezgi Başaran)
"Şehrin diğer ucundaki Malay İslam Üniversitesi’ni ziyaret ettiğimizde, elimdeki pet şişesini saklamam öğütleniyor. Ramazanda oruç tutmadığımı ima eden bütün ipuçlarını yok ediyorum ki, rahat dolaşabileyim." (24 Eylül 2007 Hürriyet, Ezgi Başaran)
"İki ülke arasında bu kadar çok fark olmasına rağmen Malezya’yı mutlaka izlememizi gerektiren şey, İslami hareketin tıpkı Türkiye’dekine benzeyen ’tırmanış’ biçimi. Bu tırmanış (...) ’sıkılmış bir macuna’ benziyor, yani geri dönüşü yok." (25 Eylül 2007 Milliyet, Ece Temelkuran)
"(Malay’ların gittiği ilkokulda, Ramazan boyunca yemek aralarını kaldırdıklarını ve kantini kapattıklarını söyleyen ilkokulun müdür yardımcısı kadın yanıt veriyor.)
"- Evet, yemek yemiyor çocuklar. Sabah 07.00’den öğlen 13.00’e kadar.
- Ama bu kadar mecburiyet?
- Hiçbir şey mecburi değil" diyor." (25 Eylül 2009 Milliyet, Ece Temelkuran)
"Malezya, her şeyin konuşulabildiği ama herkesin özgürce konuşamadığı bir ülke." (24 Eylül 2007, Yeni Şafak, Ayşe Böhürler)
"Dininizi iyi bir şey olarak düşünmek istiyorsunuz ama dinin koruyucuları olduklarını iddia eden insanlar çok kötü şeyler yapıyorlar." (24 Eylül 2007 Yeni Şafak, Ayşe Böhürler)
"Bize komşu olan Selangor eyaletinde (...) ’Eğer ikinci bir eş almak istiyorsan, birinci eşinin imzalı iznini almak zorundasın’ diyen bir kanun vardı. (...) Bunu kolaylaştırmanın bir şekilde yolunu buldular." (24 Eylül 2007 Yeni Şafak, Ayşe Böhürler)
"Ülkede sinema başta olmak üzere Batılı yaşam tarzını yansıtan pek çok etkinlik var. Ama bunların hepsine herkes gidemiyor. Pek çok etkinlik Müslümanlara yasak." (29 Eylül 2007 Milliyet, Ece Temelkuran)
"Uyuyorduk, diyor (Kadına Yardım Örgütü’nün kurucusu) Ivy. (...) Güzellik yarışmasını protesto ettiklerinde, kadınların elini sıkmamaya başladıklarında, devlet dairelerine kapalı giysilerle gelmemizi söylediklerinde, hatta haklı buluyorduk bir yanıyla. Doğru, devlet dairesine ’düzgün’ kıyafetle gidilmeliydi. Ama sonra o düzgün yani kapalı kıyafetleri zorunlu hale getirdiler. Bu yavaş yavaş oldu. (...)
Biz tamam, eğer İslam devleti istiyorsanız, gelin anayasayı değiştirelim o zaman, dediğimizde asla kabul etmiyorlar. Çünkü tepki çeker ve reddedilir, biliyorlar. O yüzden çok yavaş ve yumuşak yaptılar başlangıçta. Ama şimdi gücü ele geçirdikleri için o kadar yumuşak değiller." (29 Eylül 2007 Milliyet, Ece Temelkuran)