CUMHURBAŞKANLIĞI konusu giderek sinirleri daha da gerecek.
Bu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "Bize düşen, milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun demek" suretiyle Ankara’da planlanan 14 Nisan yürüyüşünü içine sindiremediğini ortaya koymasından belli.
Başbakan onunla kalmadı. Kulağına çalınan ama pek de emin olmadığı anlaşılan bir bilgiyi gazetecilerle paylaştı.
Bir gazetede geçenlerde Malatya’daki İnönü Üniversitesi Rektörlüğü’nün, sırf 14 Nisan yürüyüşüne öğrenciler katılsın diye sınavları ertelediği bildirilmişti.
Bu gazetenin yazdığının ne ölçüde gerçeği yansıttığını araştırmadan Başbakan’ın, gazetecilere;
"Bir üniversitemizde sınavların 14 Nisan nedeniyle ertelendiğini öğreniyoruz. E, bu hakikaten bundan dolayı ertelendiyse, hiç şık bir şey değil. (...) Gençliğin imtihanlarını iptal ederek onu oraya niye uyduruyorsun? Mitingi 14’ünde yapma, 12’sinde yap veya 16’sında, 15’inde yap... Başka zaman da yapabilirsin. Çirkin olan şey burası (...) Türkiye’yi buraya getirmeye kimsenin hakkı yok. (...) Parti kurun o zaman. Gelin milletin karşısına çıkıp oy isteyin. Millet sizi oralara getirsin. Ama böyle kendilerine göre adını sivil toplum örgütü koyup... Bize düşen, milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun demek" demesi, ne kadar gergin ve tepkili olduğunu gösteriyor.
Oysa İnönü Üniversitesi, Başbakan’ın bu sözleri henüz yayımlanmadan açıklama yapmış ve sadece İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin 7-15 Nisan arasında yapılması söz konusu ara sınavlarının 23 Mart tarihinde Fakülte Yönetim Kurulu’nun aldığı karar gereğince 28 Nisan-6 Mayıs arasına kaydırıldığını bildirmişti.
İnönü Üniversitesi’nin öğrenci sayısı, bizim bildiğimize göre 20 bin kadar.
Demek ki öyle bir "topluca mitinge gidelim" türü karar yok.
Aynı asabiyeti Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç’in, Ankara’da toplanan rektörler adına kamuoyuna yaptığı açıklama nedeniyle de gözlemliyoruz.
Hemen belirtelim... Biz o açıklamadaki "Cumhurbaşkanı seçimini yapmak üzere yapılacak Genel Kurul toplantısında en az 367 (Tam sayının üçte ikisi kadar) milletvekilinin hazır bulunması gerektiği" görüşüne katılmıyoruz. Bunun bir "zorlama" yorum ürünü olduğunu savunuyoruz.
Ama rektörlerin, "Bu makama aday olacak kişilerin, geçmişte sorumluluk doğurabilecek bir suçlandırma veya şaibe altında olmamaları da büyük önem taşımaktadır" demesini ve "Bu doğrultuda adayların özgeçmişinin yanı sıra başta laiklik ilkesi olmak üzere cumhuriyetin değiştirilemeyecek niteliklerini (...) benimsemesini" aranacak temel koşul saymalarını saygıyla karşılıyoruz.
Sayın Başbakan bu konularda sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere her çevreyle temas edip kararını sonra açıklayacağını bildirmemiş miydi?
İşte o yürüyüş meşru bir "görüş açıklama" yoludur. Rektörlerin bildirileri de...