LAF ne güzel... Hem de dün "Genişletilmiş, Irak’a Komşu Ülkeler Konferansı" nedeniyle İstanbul’da bulunan Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin ağzından çıkıyor. Maliki, "Cani PKK yüzünden kardeş ilişkilerimiz bozulmasın" diyor.
Peki... Bozulmasın. Ama onun için gelip İstanbul’da PKK’ya "cani" demek yetmiyor.
Kendi ülkende Başbakan olarak senin de yapman gereken şeyler var.
Örneğin "cani" dediğin örgütü cezalandırman gerek.
Söz bu noktaya gelince Maliki’nin ağzından çıkanlar şunlar:
"PKK’nın bütün bürolarının Irak topraklarında yasaklanması ve kapatılması yönünde karar verdik. Sıkı tedbirler aldık, bu örgüte kolaylık sağlanmasını önleyeceğiz. Kampları da tamamen kapatılacak ama üyeleri izlenecek. Bulundukları bölgelerde takip ediyoruz, edeceğiz. Havaalanlarında, sınırlarda her yerde onları takip edeceğiz. Ve topraklarımızın hiçbir komşu ülkeye saldırı için kullanılmasına izin vermeyeceğiz. Silah ve güç yerine diyalog kullanılmalı."
A canım kardeşim... Sırf bu iş için bizzat zat-ı aliniz Ankara’ya kaç kere geldiniz. Türk Dışişleri Bakanları kaç kere Bağdat’a gitti. Sonunda iki ülke arasında -pek de ne işe yaradığını kimsenin anlamadığı- bir "Mutabakat Belgesi" imzalandı.
Şimdi gelip İstanbul’da "cani" ilan ettiğiniz terör örgütü hakkında bugüne kadar kılınızı kıpırdatmadınız. Bizim de bunun farkında olmadığımızı düşündünüz. Şimdi gelip "PKK’nın bütün bürolarının Irak topraklarında yasaklanması ve kapatılması yönünde karar verdik" diyerek Türkiye Cumhuriyeti’nitatmin edeceğini mi zannediyorsun?
Biz "PKK bürosu kapatma" hokkabazlığının ne anlama geldiğini bilmez miyiz? Gidin PKK’yı "terör örgütü" ilan eden Avrupa Birliği üyesi ülkelere, örneğin Almanya’ya, Belçika’ya, Hollanda’ya ve hatta İngiltere’ye... Öyle fazla derin araştırma yapmanıza lüzum olmadan "Burada PKK adına çalışan yerin adresi nedir?" diye orada yaşayan herhangi bir Türk vatandaşına sorun. Size ya hemen kesin bir adres verecek yahut "Bir dakika... Ben bilmiyorum ama bilen arkadaşlardan adresi alıp size veririm" diyerek on dakika sonra elinize istediğiniz bilgiyi tutuşturacaktır.
Bu kadar aleni olan bir soytarılığı o ülkelerin polisi bilmez mi?
Hepsi bilir ama mesele Türkiye’ye gelince mecbur kalmadıkça kıllarını kıpırdatmazlar.
Aynı şeyin Irak’ta da olmayacağını Maliki Bey taahhüt edebilir mi?
Hoş etmeye kalksa ne anlamı var ki?
Maliki’nin sözünün Başbakanlık makam odasından kaç adım öteye kadar geçtiğinin tartışıldığı bir ortamda "PKK’lıları takip ediyoruz. Topraklarımızın hiçbir komşu ülkeye saldırı için kullanılmasına izin vermeyeceğiz" demesi, sadece gönül avutur. Başka işe yaramaz.
"Peki ne olacak?" mı diyorsunuz.
Ya ABD yönetimi Türkiye’nin elini tutmaktan vazgeçecek yahut da Irak’ın kuzeyinde borusu öten Mesud Barzani’nin aklı başına gelecek ve PKK’yı orada yaşatmamak için kendine düşeni yapacaktır. Bunlardan biri olmazsa bedeli buradaki hükümet mi, oradaki Barzani mi yoksa dağdaki PKK mı ödeyecek, hep birlikte göreceğiz.