GENELKURMAY Başkanlığı, dün saat 23.10’da kendi web sitesine bir "Kamuoyuna Açıklama" metni koydu ve bir anda Türkiye’nin gündemini alt-üst etti. Nitekim bu açıklama, dün TBMM’de hayli gerilimli bir şekilde yaşanan Cumhurbaşkanlığı seçimini nerdeyse unutturdu.
Çünkü içeriğine bakınca "sert uyarı" demek yetmiyordu. Buna -lügatte aynı anlama gelse de- kafalarımızdaki anlamıyla düpedüz bir "muhtıra" demek gerekiyordu.
Bu muhtıranın açıkça ifade edilen kısmı "anti laik", yahut "irticai" nitelikteki eylemlerdir. Hedefi, irticai faaliyetlere göz yuman yahut bunları el altından teşvik eden yetkililerdir.
Ama asıl önemli tarafı kanımızca açıkça ifade edilmeyen, yani satırlar arasına gizlenmiş bulunan mesajıdır. Bu mesaj, Cumhurbaşkanlığı makamına Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün seçilmesi halinde, laik rejimin son kalesi sayılan Çankaya Köşkü’nün de anti laik bir kişiye teslim edileceğinden duyulan rahatsızlık ifade edilmektedir.
Demokratik sisteme gireliberi hayli muhtıra görmüş bir gazeteci olduğumuz için, böyle bir muhtıranın ucunun nereye varabileceğini tahminde güçlük çekmiyoruz.
Bu gelişme, Türkiye’yi en azından, "erken" değil, "acil" bir seçime götürür.
Cumhurbaşkanı seçimini de yeni Parlamento yapar.
Tabii inatlaşmalar -ki zannetmiyoruz- daha sert gelişmelere yol açmazsa...
Bu saptamaları yaptıktan sonra biraz geriye dönelim:
Kabul edelim ki bu noktaya bir günde gelmedik. Genelkurmay’ın "laikliğe karşı hareketlerin rejim için tehlike teşkil edecek boyutlara ulaştığına" ilişkin uyarılarının sayısını, artık kimse rakamla ifade edemez.
Ama bunların dikkate alındığını ve özellikle bu siyasi iktidar döneminde, "laik Cumhuriyeti korumayı" amaçlayan bir politikanın uygulandığını gösterecek bir tek kimsenin çıkabileceğini de sanmıyoruz.
Tabii göstermelik nutukları, soruşturma açmaktan başka çare kalmayacak kadar ayyuka çıkmış faaliyetlerin faillerini yargıya sevk etmek gibi örnekleri saymazsanız.
Üstelik bunlar bilinçli yapıldı. Örneğin ülkenin her tarafında alıp yürümüş olan "tarikat" faaliyetleri duyulmasın, öğrenilmesin diye, önce Başbakanlık Takip Kurulu kaldırıldı. Tüm devlet kadrolarına tayinlerde "tarikattan mı, değil mi?" kıstası esas alındı. Hatta burada gözden kaçan olabilir diye, atamaları süzgeçten geçirmek için Başbakanlık bünyesinde özel ekip oluşturuldu.
Rejim için en büyük tehlike kaynağı olan "tarikat yurtları"nın gelişmesini, çoğalmasını ve denetimden uzak faaliyet göstermesini amaçlayan politikalar uygulandı. Yeni Ceza Yasası,kaçak Kur’an kurslarına verilecek cezayı fiilen uygulanmayacak şekilde değiştirildi.
En önemlisi, devletin tüm bürokrasisi, "laik Cumhuriyetin döneminin bittiğini" ilan eden ve tüm sistemi islamileştirmek gerektiğini tavsiye eden birine teslim edildi.
Bunlar bizim bir çırpıda aklımıza gelenler. Gelmeyenleri ve kendi bildiklerinizi de siz ekleyin. Bu muhtırayı sonra değerlendirin.