Gelin de anlatın...

GELEN "e-mail"leri görseniz zannedersiniz ki Türkiye’de birileri sırf "namaz kıldığı" için ötekilerini fena halde suçlamış.

Bu e-mail sahipleri, gazeteleri, makaleleri, haberleri nereleriyle okuyorlar, insan bazen hayretler içinde kalıyor.

Bakınız sevgili okuyucumuz ne diyor?

"Lütfen biz mütedeyyin Müslümanları daha fazla rencide etmeyin, Lütfen bu ülkeyi bu tür haberlerle kamplara ayırmaya çalışmayın!"

Ötekinin mesajı:

"Milletimizin kardeşliğe ihtiyaç duyduğu zamanda, namaz kılan öğrencileri afişe etmenizi içime sindiremiyorum. Lütfen yayınlarınıza dikkat ediniz."

Bu da bir üçüncüsü... Ötekiler kadar terbiyeli değil. Seviyesi de belli ki üslubu gibi:

"Siz kimsiniz ulan köpek sürüleri, bu milletin namazına karışacak? Haddinizi bilin, yoksa bildiririz. Bu ülkede bizim iznimizle yaşıyorsunuz. Bizim herkesin dinine saygımız var. Sizin de dininize saygımız var. Ama dinimize dil uzatanın dilini koparırız."

Bu mesajların neden gönderildiğini tahmin etmiş olmalısınız ama biz yine de anımsatalım:

İstanbul’un Bağcılar İlçesi’ndeki Bağcılar Lisesi’nde öğrencilerin toplu namaz kıldıklarına ilişkin bildiğiniz gibi bir yayın yapıldı... Bir kız çocuğunun tavırlarının, söylemlerinin değişmesinden kuşkulanan ailesi, kimseye fark ettirmeden okuldaki bu toplu namaz görüntülerini kayda almış. Bu görüntüler önce Show TV’de yayımlandı. Ardından konu tüm basında haber haline getirildi. Çünkü laik bir ülkenin okulunda öğrencilerin belli bir dinin ibadetine yönlendiriliyor olmaları sisteme aykırıdır. Bunun Müslüman’ı, Hıristiyan’ı, Musevi’si yok. Kural hepsi için geçerlidir.

Ama görüyorsunuz kuralı söylemenize bile tahammül edemiyorlar. Hemen "Vaay! Sen kim oluyorsun da benim dinime laf ediyorsun?" celallenmesi başlıyor.

Hem de "İslamiyet hoşgörü dinidir" diyen insanlardan...

Oysa kimsenin "O çocuklar neden namaz kılıyor?" dediği yok. Denen çok basit:

"Namazını okulda kılman, orada bulunan ama namaz kılmayan -veya başka bir dine mensup olan yahut hiç din tanımayan- çocuklar üzerinde baskı oluşturur. Bu, laik eğitimin temelini atan 1924 tarihli Öğretim Birliği Yasası’na aykırıdır."

Aykırıdır, çünkü din ve vicdan özgürlüğü, insanların kendi dini inançlarının gereğini serbestçe yerine getirebilmesi anlamına geldiği gibi, o özgürlüğün başkaları üzerinde baskı oluşturmama yükümlülüğü getirdiği de doğrudur.

Yani madalyonun sadece bir yüzünü görüp de arkasını yok saymak ne dürüstçe, ne demokratik, ne de medeni bir tavırdır.

Ama görüyorsunuz... "Hangi dini istersen benimse... Nasıl istersen öyle ibadet et... Ama bunu ’Benim gibi yapmayan günahkárdır, zındıktır, káfirdir’ mesajı verecek şekilde yapma... Çünkü onu yapmak zorbalık olur" dediğiniz zaman anlamak istemiyorlar.

Bu kafayla nasıl diyalog kurabilirsiniz? Çağımızda "uygarlık" gibi, "demokrasi" gibi, "insan onuru" ve "kişilik hakları" gibi kavramların da olduğunu bunlara nasıl anlatabilirsiniz?
Yazarın Tüm Yazıları