İLGİLENENLERİ heyecanlandırıp "aferin" almak için sızdırılmış bir haber mi, yoksa samimi bir isteğin ifadesi mi, henüz bilmiyoruz.
Şimdi bilmiyoruz ama önümüzdeki aylarda hep birlikte göreceğiz.
Arkadaşımız Nuray Babacan’ın Ankara’dan verdiği bir haberden söz ediyoruz.
Buna göre Başbakan, "Siyasi Etik Yasa önerisiyle ilgili çalışmaların hızlandırılması talimatını" vermiş.
Ona buna "talimat verme" lafının Tansu Çiller’in Başbakanlığı döneminde başladığını, aslında çok kaba ve ham bir ifade tarzı olduğunu belirttikten sonra konuya dönelim:
Arkadaşımızın bildirdiğine göre, önümüzdeki seçimde kazanan milletvekillerine "etik eğitimi" verilecekmiş. Örneğin milletvekillerine, "kabul edebilecekleri hediyeye getirilen sınırlamalar, tayin, torpil ve iş takibi gibi konulardaki yasaklar" anlatılacakmış.
Yasa önerisine göre "milletvekillerinin eş ve çocukları da mal beyanında bulunacak"mış.
Önemli bir hüküm daha getiriliyormuş. Buna göre "vatandaşlar, Etik Komisyonu’na bir dilekçe ile başvurarak, istediği milletvekilinin mal beyanını görebilecek"miş. Buna karşılık milletvekilleri de, "iftiraya uğradım" diye, TBMM Etik Komisyonu’nabaşvurabilecekmiş.
En önemlisi, bu öneri önümüzdeki milletvekili seçiminden önce yasalaştırılacakmış.
Yukarıda yine bir "aferin" almak için mi bu haberin sızdırıldığını boşuna söylemedik.
Bu konuya ilgi duyanlar, anımsarlar... Geçen yıl yani 5 Nisan 2006 tarihinde Adalet Bakanı Cemil Çiçek"siyasi etik" konusuyla "seçimlerde yapılacak harcamaları" denetleme olanağı veren yasa önerilerini kamuoyuna açıklamış ve "bunları en kısa zamanda yasalaştıracaklarını" bildirmişti.
Keza kamudaki hırsızların koruyucusu olan ve "mal bildirimlerinin gizli kalmasını" emreden yasayı da değiştirerek "mal bildirimlerini açık hale getireceklerini" de söylemişti.
Bakan açıkladı. Önerilerle ilgili eleştiriler yapıldı. Ama bir senedir bir türlü bu tasarılar yasalaştırılmadı. Daha doğrusu iktidarın gönlü elvermedi.
Şimdi "seçimden önce" yasalaştıracaklarını bildiriyorlar.
Biz yine de "iyi" diyoruz ama anlaşılan "seçim malzemesi" yapacaklar.
Babacan’ın aktardığı önerinin içeriğinde eleştirilecek çok şey var ama. Bugün yer kalmadığı için onlara sonra değiniriz. Ancak yine de birkaç nokta önemli:
"Hızlandırıldığı" bildirilen önerinin kapsamı belli değil. Yani "etik" davranışı sırf milletvekillerinden bekler de örneğin belediye başkanlarını, il genel meclisi ve belediye meclisi üyelerini, ayrıca siyasi partilerin ilçe, il yöneticileriyle merkez yöneticilerini kapsam dışında tutarsanız, elinizde Nasreddin Hoca’nın "üç tarafında duvar olmayan, dördüncündeki kapıda kilit bulunan türbesi" gibi bir eser üretmiş olursunuz. Ona siz "etik yasası" diyebilirsiniz ama bir başkasına daha dedirtebilir misiniz, emin değiliz.