Eline, beline, diline...

NE değişti de uzun süre kamu görevi yapanlar, o bildiğimiz "eline, beline, dilene sahip ol" şeklindeki "altın kuralı" yok saymaya başladı?

Son olarak emekli Korgeneral Altay Tokat’ın, "Aktüel" Dergisi’ne, Güneydoğu Anadolu’da görev yaptığı 1995-1998 yılları arasında, bazı savcılara ve yargıçlara ne büyük bir tehlike ortamında görev yaptıklarını anlatabilmek için "evlerinin yakınlarına birkaç bomba attırdığını" söylediğine tanık olduk.

Paşa bunu, Şemdinli’de son kasım ayında atılan bombalarla ilgili görüşünü açıklarken söylemiş.

Sonuncu olayda parmakları olduğu ileri sürülen iki astsubay yakalanmış ve Van Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 39 sene hapse mahkûm edilmişti.

Tokat Paşa, "Bu iş yapılır ama böyle yapılmaz" demeye getirmiş.

Kendi emriyle yapılanları da o nedenle "başarılı örnek" olarak göstermiş.

Önce belirtelim ki dünyada "eli temiz devlet" maalesef yoktur. Hele bizimki hem bu tür olaylara karışmak hem de bunu beceriksizce yapmak konusunda şöhretlidir. Birkaç örneği hemen anımsatalım:

Selanik’te Atatürk’ün dünyaya geldiği evin bahçesinde uyduruk bir bomba patlatıp 6/7 Eylül 1955 rezaletinin meydana gelmesine sebep olmak, bu devletin işidir.

ABD Dışişleri Bakanı John Foster Dulles’ı, "Türkiye’deki komünistlerin sabotaj yapabileceğine" inandırıp da ondan borç para koparmak için Dulles’ın -yanılmıyorsak- Ocak 1956’da Ankara’ya yaptığı gezi sırasında, orada burada ses bombaları patlattıran, sonra "Borç para yerine nasihat alan" da bizim devletimizdir.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’i devirmeye kalkan da...

Ama bu örnekler, devlet adına işlenen bir suçun cezasız kalması gerektiği anlamına hiç gelmez. Tam tersine, "o suça yeşil ışık yakan" devlet, olay ortaya çıkınca faili yargılar ve gerekirse cezalandırır. Zaten o tür olaya giren kişi de, bu bedeli göze alanlar arasından seçilir.

Ama bizi asıl düşündüren özellikle "general" olmuş askerlerimizin kamuoyuna yansıyacak beyanlarına hiç dikkat etmemeleri... Bunun gerisinde askerlik dönemlerinde aldıkları meslek terbiyesi ve disiplini mi, yoksa orada bir "eğitim" sorunu mu var, tayin edemiyoruz.

Gerçekten hiçbir asker, komutanının yanlışını o izin vermedikçe düzeltemez.

Ne var ki sivil yaşamın gerçekleri çok farklı. Nitekim 12 Eylül 1980’i izleyen aylarda uygulanan idam cezaları üzerine o zamanki devlet başkanı Kenan Evren, "Ne yapalım, asmayalım da besleyelim mi?" demiş ve bu yüzden çok eleştirilmişti.

Evren’in rekorunu da merhum emekli orgeneral Turgut Sunalp, askeri cezaevlerinde kadın sanıklara "copla tecavüz" edildiği iddialarını yalanlarken "Elimizde tosun gibi çocuklar var, böyle bir şey yapsak neden cop kullanalım?" diyerek kırmıştı.
Yazarın Tüm Yazıları