TBMM’de "PKK terörünü bertaraf etme amacıyla Irak’ın kuzeyine gerekirse askeri harekát yapma" izni veren hükümet tezkeresi üzerindeki görüşmeler, "ulusal irade"nin kararlılığını göstermeye yetiyordu.
Dünkü konuşmalardan en etkileyicisi kanımızca CHP İstanbul Milletvekili, emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ’ınkiydi. Bugün "makale" yazmak yerine habercilik yapmayı ve bu güzel konuşmayı özetlemeyi uygun gördük.
Elekdağ’ın tespiti önemliydi. Problemin sadece Irak’ın kuzeyine gidip orada PKK yuvalarını yıkmak olmadığını söylüyor, "Bu meselenin dört boyutu var" diyordu. PKK’yı güvenlik güçlerimizin ve askerlerimizin yurtiçinde ve yurtdışında (Irak’ın kuzeyinde) bertaraf etmesinin yetmeyeceğini, asıl meselenin bizim dışımızdaki güçlerin uzun vadeli planlarından ve Türkiye’ye karşı dostane olmayan politikalarından kaynaklandığını vurguluyordu. Elekdağ’ın açıkça vurguladığı husus şu:
Irak’ın kuzeyindeki yönetim, orada bir bağımsız Kürt devleti kurmak istemektedir. Bu da başta ABD olmak üzere bize dost görünen ülkeler tarafından desteklenmektedir.
Bir başka önemli nokta da ABD’nin bir yandan PKK’yı "terör örgütü" olarak ilan edip öte yandan onu koruyan Mesut Barzani yönetimine destek vermesi, aslında PKK’nın ABD tarafından da desteklendiğini göstermektedir.
ABD yarın öbür gün Irak’tan çekilince Irak’ın kuzeyini stratejik bir platform olarak kendi kontrolü altında tutacaktır. Washington’un tüm politikaları ve uygulamaları bunu göstermektedir.
Elekdağ büyük dikkatle dinlenen konuşmasında son "Ermeni soykırımı" tasarısı nedeniyle TBMM heyeti olarak ABD’ye yaptıkları gezide hem Dışişleri Bakanlığı’nın hem de Savunma Bakanlığı’nın Müsteşar Yardımcılarıyla görüştüklerini anlattı. Her iki yetkiliye de "ABD’nin gerek Irak’ın kuzeyindeki Barzani yönetimi, gerekse PKK konusundaki çelişkilerini" anımsatarak, "Sizin bir gizli gündeminiz mi var?" diye sorduğunu, her iki yetkiliden de "Hayır yok" anlamına gelen bir yanıt alamadığını söyledi.
Elekdağ’a göre Amerikalılar bunu, "Bir yandan Türkiye aleyhindeki Kürtleri destekler, hatta orada bir bağımsız Kürt devleti oluşmasını sağlarız, öte yandan da Türkiye’yi, siz bizim stratejik müttefikimizsiniz, türü laflarla oyalarız" düşüncesiyle yaptıklarına işaret etti.
Tüm bu gerçeklerin Türkiye’nin hem içten hem de dıştan gelen iki ciddi, hatta hayati tehditle karşı karşıya olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. "Bu tehdit, soğuk savaş döneminde maruz kaldığımız tehditten daha önemli ve daha tehlikelidir" mesajını verdi ve her iki tehdidin de Türkiye’nin bölünmesini amaçladığını tekrarladı. Dıştan gelen tehdidin sadece ABD’nin değil öteki "dost"larımızın da ikiyüzlü politikalarını içerdiğine değindi.
Ve zayıf noktalarımızı da saydı... Hükümetin terörle mücadelede ve ABD ile Irak’taki Kürt liderlerin tepkileri karşısında zayıf kaldığını söyledi. Ayrıca medyamızı da ülkemizin maruz kaldığı tehdidin büyüklüğü hakkında kamuoyunu bilgilendirmediği için eleştirdi.
Sonuç olarak hem ABD’yi hem de Barzani’yi "Ya Türkiye’yi ya da terör örgütünü" seçmeye mecbur etmedikçe ve -özellikle Barzani’nin- cesaretini kırmadıkça sonuç alamayacağımızı vurguladı.