SEÇİMİN ucu göründü dedik ya... Bu gerçeği yansıtan örnekler de orada burada görünmeye başladı. Örneğin seçim telaşı -veya ateşi- "siyasi partiler arasında birleşme" laflarını tekrar gündeme taşıdı.
Anımsayacağınız gibi, aylar önceki -hatta geçen yılın önemli bir kısmı boyunca süren- çabalar "sol" veya "sosyal demokrat" kesimi birleştirmeyi hedefliyordu.
Orada burada toplantılar yaptılar. Öneriler, taktikler ürettiler. Káh tüm sosyal demokratları yepyeni bir çatı altına toplamayı tartıştılar. Káh, "Önce küçükler birleşsin. Böylece oluşacak güçle büyük olanın (adı söylenmese de CHP’nin) karşısına geçelim. Birleşme koşullarını böylece konuşalım" dediler.
Ne o tuttu, ne öteki... Zaten o tarihlerde de söylediğimiz gibi göle atılan bu maya ile yoğurt yapılamayacağı belliydi. Çünkü öncelikle tepedeki "ego (ben/lik) çatışmaları" birleşmeyi veya işbirliğini engelliyordu.
Nitekim bir yere varamadılar. Seçime kadar da dişe dokunur bir sonuç alabileceklerini sanmıyoruz. Belki CHP’den birkaç koltuk almak için yapılmış birkaç manevraya tanık olabiliriz.
Şimdi anladığımıza göre sıra -daha önceki çabalardan daha güçlü bir şekilde- sağdaki partilere geldi:
Doğru Yol Partisi (DYP) ile Anavatan Partisi’ni bir araya getirmeye çalışanlar var güçleriyle ortalıkta dolanıp duruyorlar.
Kanaatimizi baştan söyleyelim:
Biz bu çabaların da sonuç vereceğine ihtimal vermiyoruz. Çünkü ortanın sağında bulunan ve siyasi iktidarı belirleyecek kadar büyük bir oy potansiyeline sahip olan seçmenler 3 Kasım 2002 tarihinde, siyasi iktidarı Anavatan ve Doğru Yol Partisi’nden alıp Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP) teslim etti. Yani iktidar trenini bu iki parti de fena halde kaçırdı. Şimdi aynı trenin aynı istasyona gelmesi için -kanımızca- daha uzun süre beklemek zorundalar. Taa ki AKP affedilmez bir hata yapsın da, seçmen tarafından defterden silinsin...
İktidara gelme şansının -en azından bugünkü tarih itibarıyla- hiç de büyük olmadığını bilen DYP ile Anavatan Partisi’nin şimdiki derdi, ötekini sırtlanıp Meclis’e taşımak değil, yüzde 10’luk barajı tek başına geçip kapağı Meclis’e atmaktır.
Kaldı ki sosyal demokrat partilerin lider kadroları için "ego" ne kadar önemli ise bunlar için de durum farklı değildir.
Efendim o sorunu çözmek için Demokrat Parti’yi yeniden kurup onun bayrağı ve çatısı altında birleşmeyi amaçlıyorlarmış. O nedenle model ötekilerden farklı imiş.
Siz öyle deyin veya öyle sayın...
Geçen seçimde DEHAP’ın sahtekarlık yaptığı, aldığı oyların o nedenle geçersiz hale geldiği ortaya çıkınca DYP’ye verilen oyların yüzde 10’luk barajı aşacağının anlaşıldığı günleri anımsayınız.
Yüksek Seçim Kurulu da olayı böyle değerlendirse DYP Meclis’e en az 60 milletvekili sokacaktı.
Olay bu kadar basit idiyse DYP neden asılmadı?
Ahh o "ego" yok mu? O engel oldu. Şimdi o "ego"dan mı özveri bekleyeceksiniz?