BİZ değil, "Ben bir haftalık genel müdür değilim ki, bir gün mutlaka bu teşkilatın başına geleceğimi bildiğim için yıllardır hazırlanıyordum" diyen yeni Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal söylüyor:
"Bizim gençlik dönemlerimizde seyirciler çok sinirlenirse oyun alanına en fazla ayva atardı. Şimdi bazıları statlara döner bıçağı ile geliyor."
Gördüğünüz gibi verilen örneklerin en hafifi ile birlikte "güvenlik" konusunda dibe vurmuş haldeyiz.
Son ve her gün gazetelerde pek çok benzerini gördüğümüz haber özetle şu:
(İstanbul’un Esenler semtindeki) Oruçreis Mahallesi’nde oturan 34 yaşındaki pazarcı Hikmet Çalışkan, gece evine dönünce arabasını park edeceği yere başka otomobildeki 4 kişi itiraz etmiş. Çıkan tartışma sırasında öteki otomobildekilerden biri tabancasını çekerek Çalışkan’ı kalbinden vurmuş. Çalışkan hayatını kaybetmiş.
Bu olay geçen gün iki kardeşi aynı şekilde trafik kavgası sırasında Sarıyer’de denize atıp boğulmalarına sebep olan magandaların marifeti henüz zihinlerde tazeyken meydana geldi.
Örnekler zaten sayılamayacak kadar çok.
Yeni Asır Gazetesi yazarı Ahmet Yazıcıoğlu 13 Eylül 2006 tarihli yazısında;
"Narlıdere Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’nın da geceleri Teksas’tan farksız olduğunu belirtmeliyim. Çin motosikletli, hurda Tofaş arabalı kılıksız birtakım magandalar, gece yarıları etrafı sık sık kurşun yağmuruna tutuyorlar" diyor.
Buyurun... Şehir kültürümüz bu...
Milletvekillerinin Meclis binasına silahsız girmesini dahi sağlayamamış bir zihniyetin egemen olduğu toplumdan ne bekleyebilirsiniz.
"Huzurumuzu ve güvenliğimizi devlet sağlayamıyor" inancının yaygınlaşması nedeniyle herkes kendi güvenliğini keni olanaklarıyla sağlamaya kalkıyor.
Bir gazete haberi geçenlerde, 300 bin araba sürücüsünün üstünde veya torpido gözünde tabanca taşıdığını bildiriyordu.
Herkes taşıma ruhsatlı silah almaya çalışıyor. Gözü kara olan ruhsatsız silahla dolaşıyor. O kadar pervasız olamayanların arabalarında, kolay uzanacakları bir noktada levye veya bıçak bulunuyor.
Daha medeni (!?) olanların, ağaç işleyen tornacılardan "beyzbol sopası" alıp arabaya koyduğunu Zaman Gazetesi yazarı Ahmet Turan Alkan bildiriyordu.
Bu durum silah taşımaktan nefret edenleri bile fikrini değiştirip silah almaya yönlendiriyor.
Çareyi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 1 Eylül 2005 günü gazetecilere "Bu Meclis’te olacak bir konu değil. İlgili birimlerimizi bu konuda daha duyarlı, daha gayretli bir çalışmanın içine soktuk. Bu toplumsal bir mesele. (...) Biz (...) toplumsal bilinci artırarak buna karşı büyük bir savaşı, medyamızın da desteğiyle vereceğiz" şeklindeki sözlerinde arayabilirsiniz.
Ama o yaklaşımda bir çare bulabilir misiniz, ayrı mesele.