Ecevit’in ardından...

ANKARA dün unutulmaz bir gün yaşadı. Günlük yaşamlarında en çok andıkları politikacılardan biri olan Bülent Ecevit’in cenaze töreni nedeniyle nerdeyse tüm Ankara sokaklardaydı.

Daha doğrusu Ankaralılar dün ister fiilen katılmış olsunlar, ister evlerinde, işyerlerinde ve hatta hastane yahut hapishanede olsunlar, Ecevit’i konuştular, Ecevit’i yaşadılar.

O nedenle cenaze törenine katılanlarla ilgili kim hangi rakamı verirse versin, bize kalırsa tüm Ankara oradaydı.

Oysa Bülent Ecevit’in kurup iktidara taşıdığı Demokratik Sol Parti’nin son milletvekili genel seçiminde aldığı yüzde 1 küsurluk oya bakınca, dün yaşananların bunun tam tersi olması beklenirdi.

Dünkü törene katılan onbinler o nedenle "oyumuzu değil ama kalbimizi verdik" demiş oldular.

Nitekim Bülent Ecevit, top arabasıyla taşınan tabutu içinde ve gerçek bir sevgi selinin ortasında Ankara caddelerinden akarak Devlet Mezarlığı’ndaki ebedi istirahatgáhına tevdi edildi. Kaldırımlarda toplanan Ankara halkı, Ecevit’in tabutunu, kilometreler uzunluğundaki yol boyunca beyaz karanfil yağmuruna tutarak selamladı.

Dahası, dün "cami avlusundaki cenaze törenlerinin de düzgün hale getirilebileceği" görülmüş oldu.

Önce bir temel gözlemimizi aktaralım:

Kocatepe Camii’nde dün 5 Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, tüm üst protokol mensupları vardı. Onlar dışındaki halkın abartısız yüzde 90’ı kısaca, dar gelirliydi. İstanbul cenaze törenlerinin alışılmış tiplerinden hemen kimse yoktu.

Törende protokole mensup kişilerin ve başsağlığı dileklerini kabul edecek aile bireylerinin yerleri belliydi. Böylece, "cenaze töreni" türü bir olayı düzenli şekilde yaşamanın da mümkün olduğu görüldü.

Nitekim Kocatepe Camii’nin avlusunu dolduran onbinlerce insan hayli ılımlı ve kurallara hayli saygılıydı. Gerçi zaman zaman "Türkiye laiktir, laik kalacak!" ve "Halkçı Ecevit!" sloganları duyuldu, bazı kişiler alkışlandı ve iktidar partisinin ileri gelenlerine yer yer "Yuuh!" çekildi ama bunlardan ileri bir taşkınlık yaşanmadı.

Bu noktada halkımızın sosyal terbiyesinin eksikliğinden söz etmek lazım:

Sevgili halkımız "cenaze töreninin siyasi parti mitingi olmadığını" belli ki hálá anlayamıyor...

Uğur Mumcu gibi, Çetin Emeç yahut Ahmet Taner Kışlalı gibi, alçakça bir suikast ardından yapılan cenaze töreninde duyguların taşması anlaşılabilir. Orada slogan da atılabilir, pankart da taşınabilir ama kimsenin kusuru yahut kastı olmadan hayata veda etmiş birinin cenaze töreninde siyasi sloganlar atmak yahut onu bunu alkışlamak tek kelimeyle ayıptır. En azından sizinle karşıt görüşte olsa bile, üzüntünüze katılmak için ayağınıza kadar gelmiş insana karşı kabalıktır. Kaldı ki bu tür tezahürat, karşıt görüş taşımasına rağmen iyi niyetle gelip başsağlığı dilemek isteyen öteki insanları da bundan vazgeçirir.

Gerçek şu ki kabalık savunulamaz.
Yazarın Tüm Yazıları