BUGÜNKÜ yazıyı biraz "bireyselleştirmek" istiyorum.
Geçenlerde Ertuğrul Özkök’ün, "Başyazar Oktay Ekşi ile anlaşamadığımız bir husus var. O, yazılarında hep ’biz’ diyor. Sebep olarak da Başyazı sütununun, kendisini ’biz’ demeye zorladığını söylüyor" dediğini anımsarlar. Özkök"ben"cilerdendir. Ama bugün ben de "ben"ci olacağım.
Bu kararı belki de İstanbul’dan birkaç günlüğüne uzaklaşmanın özgürleştirdiği ruh halim verdirdi. Yolu da, Samsun (Çarşamba) havaalanına inince Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin eski Rektörü Prof. Dr. Ferit Bernay’ı hemen orada arayan gözlerimle (Bernay hep bir yerden ötekine ulaşmaya çalışırdı) "Ama o şimdi hapishanede" diyerek gözlerime yanıt veren hafızamın baskısı açtı.
Ferit Bernay... Ondukoz Mayıs Üniversitesi’ninsu katılmadık bir Atatürkçü olan, yüzü, kişiliği, kafası, insan ilişkisi ve bilim adamı kimliği ile herkesin takdirini kazanan genç ve dinamik rektörü...
Sırf bu ülkeyi çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmanın, Cumhuriyet’in temel felsefesine bağlılıkla sağlanacağına inandığı için, TBMM’deki Adalet ve Kalkınma Partisi çoğunluğu tarafından hakkında "Araştırma Komisyonu" kurulan rektörü...
Kurulan Araştırma Komisyonu’nuntalebi üzerine, göreve başladığı günden o tarihe kadar geçen 6-7 senenin tüm yazışmalarının ve işlemlerinin kayıtlarından birer fotokopi çıkartmaya mecbur edilen, bunları üç TIR’a doldurarak söz konusu Komisyon’agönderen rektör...
Ve hakkındakulak vermeye değer hiçbir suçlama yapılamadığı için üstüne gelenleri hayal kırıklığına uğratan rektör.
O dürüst bir Atatürkçü olmanın faturasını ödüyor şimdi.
Başka ödenecek faturası olduğunu iddia edenler mi mahcup olacak yoksa Ferit Bernay’ın (sadece onun değil, aynı kategoriye girdikleri için şu anda hapishanede olan öteki rektörlerin) masum olduğunu düşünenler mi, onu zaman -umarım fazla gecikmeden- gösterecek.
* * *
Samsun-Ordu yolu arasındaki "duble yol", ulaşımı gerçekten bir çile olmaktan çıkarmış. Yapan, yaptıran, emeği geçen herkes sağolsun.
Ama gözümüze bir ufak eksik takıldı. Türkiye’nin en uzun tüneli bilindiği gibi bu yol üzerinde bulunuyor. Yanılmıyorsak 3.5 km. kadar var. Tünele girerken "radyonuzu açın" diyen kocaman bir uyarı levhası görüyorsunuz. Nitekim tünele girdiğiniz anda o uzun tünelde başınıza bir kaza vs. gelirse ne yapmanız gerektiğini bildiren iyi bir sesli uyarı sizi rahatlatıyor. Ama o uyarı neden sadeceTürkçe?
Turizme açılmak için çırpınan Karadeniz’in bu en önemli yolundaki uyarıya bir de İngilizcesi neden eklenmez?
* * *
Ordu’daki dostlardan dinledim... Ekonomik kriz burayı da fena vurmuş. Belediye Başkanı Seyit Torun, "Beni tekrar seçen hemşerilerime teşekkür için dolaşmaya çıkınca iş isteyenlerden, yoksullukla ilgili bir sorununa çare arayanlardan nerdeyse adım atamıyorum. Geçen yıllarda durum böyle değildi. Hemşerilerim de haklılar ama bu tür başvurulara yanıt vermekten, belediyenin normal işlerini ancak akşamları ele alabiliyoruz" diyor.
Ordu’nun tanınmış işadamı Ergin Karlıbel burada yatırım yapan, iş olanağı yaratan biri. Resmi o tamamladı. Yakında açacakları hastanede iş almak için gelen başvuruların sayısı 18 bini bulmuş. Durum anlaşılıyor mu?