DP konulu dersler

DOĞRU Yol Partisi ile Anavatan Partisi sadece birleşme sürecine girmekle değil, bu birleşmenin dünyaya getirdiği yavrunun adını "Demokrat Parti" (DP) olarak koymakla da doğru bir iş yaptılar. Gerçi süreç henüz tamamlanmadı ama bundan gerisinin formalite olduğunu düşünerek artık "Demokrat Parti"den söz edebiliriz.

Aslında Demokrat Parti’nin doğum gününün 27 Mayıs’a rastlaması -veya rastlatılması- ayrı bir nokta...

Çünkü 1946 doğumlu DP’nin kapısına, -bilindiği gibi- 27 Mayıs 1960’ta kilit vurulmuştu.

Yargı kararıyla kapatılması aynı yılın eylül ayında meydana geldi.

Sonra DP’nin mirasçısı olduğunu iddia eden birçok parti kuruldu. İktidara gelenler de oldu. Ama hiçbiri Demokrat Parti’nin yerini dolduramadı. Çünkü o bir heyecan partisiydi...

Heyecan partisi deyince her yaptığı iyiydi gibi bir söz söylediğimiz zannedilmesin. Maalesef ve hatta çoğu kez yanlışların partisi oldu. Daha da ileri gidelim:

Atatürk devrimlerine karşı olanların sesi haline geldi. O bir karşı devrim partisiydi. Ama yine de, din istismarını, hiçbir zaman rejim düşmanlığı noktasına götürmedi. Oysa onun yerine kurulan partiler siyasete din istismarcılığıyla başladılar.

Bu olay bize gösteriyor ki eğer 27 Mayıs yapılmayabilseydi ve DP’yi kuran kadroların zihniyeti parti içinde egemen olmaya devam etseydi Türkiye bugün, yoğun bir irtica tehdidine hedef olmazdı.

Sanıyoruz ki bu olaydan çıkarmamız gereken bir başka ders daha var:

Demokrasiyi zorlayıp tabii gelişme çizgisinden sapmasına yol açtığınız zaman, bu sürecin bitmesi ve her şeyin eski yerine oturması bayağı uzun bir zaman alıyor.

Burada tam 47 yıla ihtiyaç oldu.

Anımsayacaksınız... 12 Eylül yönetimi tarafından Kasım 1981’de kapatılan Cumhuriyet Halk Partisi’nin tekrar kendi adına ve kimliğine kavuşması için de 11 sene geçmesi icap etti. Ama hálá bütünleşme sürecini tamamlayamadı.

Demek ki demokrasiler "toplum mühendisliğini" kaldırmıyor. Bunu üstelik siyaseti bilmeyen askerler yapınca her şey daha berbat oluyor.

DP iktidarına son veren 27 Mayıs müdahalesinin kazandırdıkları da az değildir. Örneğin, DP iktidarda kalsa belki on yılda yapılamayacak kadar önemli anayasa ve hukuk reformları 27 Mayıs döneminde gerçekleştirildi. Demokrasinin en önemli adımları bu sırada atıldı. Ama kabul edelim ki o müdahale nedeniyle açılan yaralar da hiç kapanmadı.

Tekrar başa dönelim:

Bu satırların yazarı DP’nin doğduğu yıllarda çocuktu. Tek parti döneminden çok partili düzene geçmenin halkta yarattığı heyecanı birebir yaşadı. Nitekim DP, 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan genel seçim sonunda, bizzat kurucularının da tahmin edemeyeceği bir güçle iktidara geldi.

Ama kendisi demokrat olmayan ve demokrasinin ne olduğunu bilmeyen bir kadronun "demokratik bir yönetim" sergileyemeyeceği anlaşıldığı zaman artık çok geç idi.

DP bize bir de "demokrasinin ancak demokrat insanlar ortamında yaşayabileceğini" öğretti.
Yazarın Tüm Yazıları