BİZİM demeyi düşündüklerimizin bir kısmını Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım söylemiş. Böylece Türk Hava Yolları’nın (THY) dünkü gazetelere yansıyan "deve kesme" rezaletinin kuruma mal edilmesini önlemeye çalışmış.
Olayı biliyorsunuz:Â
Yıllardır THY’nin kullandığı RJ100 tipi yolcu uçakları, hem kurum için hem de bu uçakla yolculuk yapanlar için bir korku kaynağı idi. Nitekim THY’nin yapımcı firmadan kiraladığı bu uçaklardan üçü düşmüş ve bu ulusal havayolumuzun, "uçuş güvenliği" konusundaki itibarı hayli zedelenmişti.
Söz konusu 11 uçaktan sonuncusu yapımcı firmaya önceki gün iade edilmiş. Bu vesileyle uçağın önünde kocaman bir deve kesilmiş. Amaç "bu uçaklardan kurtulmanın sevincini" paylaşmakmış.
Bakan Binali Yıldırım’ın dün gazetecilere bu konuda şöyle dediği bildiriliyor:
"Orada aklı evvel bir arkadaşın yaptığı hatayı koca bir kuruma, camiaya mal etmek yanlıştır. Gerekli talimatlar verildi ve bu arkadaş açığa alındı. Soruşturma devam ediyor. Türk Hava Yolları’nda bazıları, herhalde Kurban Bayramı’na erken girdi. Öyle anlaşılıyor. Deve kesmek marifet değil. Şirketin görevini en iyi şekilde yapması ve vatandaşın şikáyetini kesmesi ondan daha önemlidir."
Sayın Yıldırım’ın "bu işi kuruma mal etmeyelim" çabasını anlamak mümkün. Ona bir şey demiyoruz. Ama "Uçak Bakım Başkanlığı", tüm işletme içinde herhalde en çağdaş zihniyetle yönetilmesi gereken bölümdür. Bunun başındaki kişi, duygularını ve düşüncelerini dışa vurmak için "deve kurban etmeyi" tercih ediyorsa, olay "kurumsal" olmaz mı?
O nedenle Sayın Yıldırım’ın sadece söz konusu yöneticiyi açığa alması yeterli değildir. "Deve kesme" yolunu açan zihniyetin egemenliğini kırmak ötekinden önemlidir.
Kaldı ki olayın yapısı, "kurumsal"lığı saklanamaz şekilde sergilemektedir. Çünkü "deve kesme" olayı içinde geçen her şey THY’ye aittir. Hatta kurban edilen deveyi satan Küçükoğlu İnşaat Petrol Ürünleri Tekstil Ticaret Şirketi’nin kestiği fatura bile, alıcının THY olduğunu göstermektedir.
Oysa dün yapılan resmi açıklamada devenin parasının, THY’nin ilgili personeli arasında toplandığı bildirildi.
Burada karşımıza, deve kurban etmeyi düşünenlerin, kendilerine, kuruma ve bize yani üçüncü kişilere karşı dürüst davranmadıkları gerçeği çıkmaktadır.
Konunun bir başka boyutu da THY’nin hizmet verdiği yolculara bakış açısıdır.
RJ100 uçakları eğer, sık arızalanmaları nedeniyle endişe, hatta sonunda deve kurban edilecek kadar büyük korku sebebi idiyse bu uçakları seferde tutmamak gerekirdi.
Çünkü seferde tutmak, hem yolcuların hem de uçuş personelinin hayatını tehlikeye atmak demektir.
İnsan hayatı üzerine kumar oynamak, ciddi bir havayoluna yakışır mı?