Paylaş
Her kim ki Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Antakya'ya orada bulunan Mustafa Kemal Üniversitesi'nden Fahri Doktorluk unvanı almak için gittiğini sanmaktadır, o bilsin ki sadece kendini aldatmaktadır.
Kuşkusuz olayın bir ‘‘Doktora’’ boyutu var. Kuşkusuz bir Üniversite'nin bir insana ‘‘Fahri’’ de olsa ‘‘Doktora’’ vermesi onurlandıran bir olaydır.
Ama Demirel'in Hatay gezisi, Suriye sınırından Şam'a dönerek ‘‘Bakın son defa söylüyorum. Daha önce duymadık demeyin!’’ diye var gücüyle bağırmak gibi bir anlama sahiptir.
Bir bakıma Büyük Atatürk'ün 1937 yılında (üstelik sağlığı hiç de müsait değilken) Hatay konusunda bir yanlışlık yapmaması için Fransızlar'a uyarı niteliğindeki Adana gezisi gibi.
Nitekim Demirel açık açık konuşmuş. Hem de bir defa değil, konuşmasının üç ayrı yerinde Suriye'yi uyarmış:
‘‘Türk halkının huzuruna musallat olanlara karşı tavır takınmak ve o tasallatu ortadan kaldırmak benim devletimin görevidir. Devletimiz Allah'a şükürler olsun ki; milletimizi rahatsız edecek her türlü kötülüğü ortadan kaldıracak güçtedir. Bunların herkes tarafından bilinmesinde yarar görüyorum. Barışçıyız, ama güçsüz değiliz.’’
Demirel'in öteki uyarılarını aktarmıyoruz. Çünkü aynı fikri iki kere daha vurguluyor.
Bu uyarılar önemli... Türkiye'nin şaka etmediğini anlatacak kadar da güçlü. Lakin anlayamadığımız, günlerdir kimsenin de yanıtını alamadığı bir soru var:
Şimdiki başbakan, o tarihin anamuhalefet lideri ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz bundan 5 yılı aşkın süre önce de ‘‘Suriye'nin Türkiye'ye karşı ilan edilmemiş bir savaş yürüttüğünü’’ ileri sürerek ‘‘Bu durumda devletin kendini koruma hakkı vardır. Bu hakkı açık bir şekilde, bugüne kadar anlamadığı üsluplar dışında bir üslupla anlatmanın zamanı gelmiştir’’ demişti (8.8.1993 Gazeteler)
O zamanki TBMM Başkanı, şimdiki DTP lideri Hüsamettin Cindoruk da 22 Temmuz 1993'de gazetecilere ‘‘Türkiye'nin birliğini bozmak için bahçelerinde sansar besleyenler, kamplar kuranlar sabrımızın taştığını bilsinler. Bu barınakları arındırma hakkına sahibiz’’ diyordu.
İşin ilginç yanı biz bunları söyledikten sonra Suriye'den güzel mesajlar gelmiş, hatta Suriye Devlet Bakanı Nasır Kaddur, bir TV programında Türk kamuoyuna açık bir dille ‘‘PKK ve Öcalan Suriye toprakları üzerinde kalmayacak’’ diye teminat vermişti. Hatta ‘‘Belki eskiden Suriye topraklarından yararlanmış olabilirler ancak bundan böyle ne konaklayabilirler ne de transit geçebilirler’’ diye ilave etmişti (7.12.1993 gazeteler)
Soru şu: Hadi eskisini bırakalım: Beş yıldır aklımız neredeydi?
Paylaş