AZARLAMACI Başbakanımız Tayyip Erdoğan dün de Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’i azarladı.
Hem de bir uluslararası toplantıda ve -televizyonlarının başındaki milyonlarca izleyicinin önünde- olmayacak bir şekilde yaptı bunu.
Türkiye’yi nasıl bir "sinirlerine hakim olamayan" politikacının yönettiğini tüm dünya alem gördü.
Önce bir noktayı saptayalım:
Başbakan Erdoğan, katıldığı paneli yöneten kişinin öteki konuşmacılara -özellikle İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e- verdiği süre kadar konuşma süresi vermemesine tepki gösterebilir.
Ama hem taşıdığı sıfat hem de herşeyin azami dikkat ve nezaket kuralları içinde yürütüldüğü uluslararası bir toplantı, böyle bir harekete izin vermez.
Daha doğrusu yaparsınız, hatta kendi haklılığınıza dayanarak sandalyeyi alıp kızdığınız adamın kafasına da indirirsiniz ama o anda sizin haklılığınız unutulur. "Bu ne büyük bir kabalıktır? Böyle bir toplantıda öyle davranılır mı?" denir.
Ve haklı olsanız bile haksız duruma düşersiniz.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ı çileden çıkartan, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in hem normalden çok yüksek sesle hem de Reuters haber ajansının ifadesiyle "ülkesinin Gazze’ye yönelik olarak geçen ay yaptığı saldırıyı aşırı bir heyecanla savunması" ve zaman zaman da parmağıyla Erdoğan’ı göstererek, "Her akşam İstanbul’a roket yağsa Erdoğan ne yapardı?" diye sorması imiş.
Peres’in konuşmasını izleyemediğimiz ve bu satırların yazıldığı dakikaya kadar gelen bilgiler de pek yetersiz olduğu için o konuda bir değerlendirme yapmıyoruz.
Keza paneli yöneten Washington Post yazarı Daniel Ignatius’un Peres’e 25 dakika konuşma olanağı verip Tayyip Erdoğan’ın konuşma hakkını 12 dakika ile sınırlı tutmasının, bu vahim olayın meydana gelmesini tetiklediğini de kabul ediyoruz.
Ama diplomasi kurallarının geçerli olduğu ortamlarda sinirlerine egemen olan kazanır. Çünkü sinirlerine egemen olan duygularıyla değil aklıyla hareket eder. Örneğin en olumsuz koşullarda bile muhatabına "İnsan öldürmeyi siz iyi bilirsiniz" gibi bir sözü -o söz velev ki doğru olsun- söylemez.
Çünkü herşey unutulur, böyle bir söz unutulmaz.
Unutulmaması bir yana, ne kadar "ilişkilerimiz bundan zede görmez" dense de ilişkileri fena halde zedeler.
Tıpkı Amerikan birliklerinin, 3 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak’ta 11 askerimizin başına çuval geçirip hem Silahlı Kuvvetlerimizi aşağılaması hem de ulusumuzu unutulmaz bir şekilde rencide etmesi gibi.
Buna rağmen dileriz Davos skandalı ardından Başbakan Erdoğan’a telefon eden Şimon Peres’in, "Ben size de Türk ulusuna da büyük saygı duyan biriyim. Sesimi yükseltmem, duyulmadığımı zannetmem yüzündendi" diyerek ortaya koyduğu olgun devlet adamlığı çizgisi Başbakan Erdoğan’ı etkiler. Böylece sinirleri sükunet bulur da...
Gereksiz yere bir çuval incir daha da berbat olmaz.