DIŞARIDA "Ermeni soykırımı" suçlaması, içeride "Cumhurbaşkanlığına kim gelecek?" bilmecesi, ortasında "Egemenliğin ulusa ait olduğu" iddiasıyla kutlanan bayram...
Ve belirsizlikler ortasında bir Türkiye...
Koskoca bir ulusun kaderini etkileyecek bir kararı "tek seçici"ye bırakmış bekliyoruz.
Eşref saati (uğur getirecek zaman) gelecek de... Başbakan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)lideri Tayyip Erdoğan açıklayacak da... Devletimizin başına kimin geleceğini öğreneceğiz.
Aşağı yukarı Tibetlilerin dini lideri Dalay Lama’nın seçimi gibi bir olayı yaşıyoruz. Yalnız orada rahipler bir araya geliyor, dini ritüellerden sonra yola düşüp içlerine doğan bir adresteki kapıyı çalıyorlar. Orada karşılarına bir çocuk çıkarsa ve o çocuk sordukları soruya tatmin edici yanıt verirse, "İşte Dalay Lama’mız bu" diyerek liderlerini bulmanın huzuruyla ayrılıyorlar.
Ne var ki onlar bizden daha dürüstler... Ne, yaptıklarının seçim olduğunu iddia ediyorlar ne de demokrasiden söz ediyorlar.
O kadar belirsizlik içindeyiz ki, sizin bu satırları okumanızdan sonraki en geç 24 saat içinde Tayyip Erdoğan’ın, Devlet Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay’ın ismini telaffuz edeceği söyleniyor.
Kimse ne teyit ediyor ne de tekzip...
Beşir Atalay gelirse ne olur?
Eğer yeni cumhurbaşkanı AKP’den ve özellikle Meclis içinden -deyim yerinde mi pek emin değiliz ama kullanalım- seçilecekse, öteki ihtimallerle örneğin Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç’la kıyaslanamayacak kadar iyi bir tercih olur.
Şu nedenle iyimserlik ifade ediyoruz:
Atalay, Devlet Bakanı sıfatıyla görev yaptığı dört buçuk yıl boyunca adını tartışma konusu yaptırmadı. Ciddiyetini, ağırbaşlılığını bozmadı. Kendisine bağlı kurumların yönetimi ve fonların -örneğin Tanıtma Fonu’yla meşhur Fak-Fuk-Fon’un- kullanım şekli yüzünden sorun yaratmadı. Üstelik önemli bir "doğru" hizmete de imza attı... Çok eleştirilen ama bir türlü değiştirilemeyen 1950 tarihli Basın Yasası’nın,gerçekten demokratik bir anlayışla değiştirilmesini sağladı. Bunun için konunun ilgililerinin görüşlerini aldı. Onları değerlendirdi. Neticede demokratik hukuk devleti kriterlerine uygun bir tasarı hazırlattı ve bu tasarının yasalaşmasını sağladı.
Atalay’ın Kırıkkale Üniversitesi’nin Kurucu Rektörü sıfatıyla görev yaptığı sırada üniversiteyi, tarikat bağlantılı öğretim üyeleriyle doldurduğu hep ileri sürülmüştür.
Kemal Gürüz’ün YÖK Başkanı olduğu sırada bu nedenle rektörlükten uzaklaştırılan rektörlerden biri de Beşir Atalay’dır. Atalay’ın Devlet Bakanı sıfatıyla görev yaptığı dört buçuk yıldaki uygulamaları, Kırıkkale Üniversitesi Rektörlüğü dönemine ilişkin iddialarla uyumludur. Bir başka deyişle Atalay da "kadrolaşma" konusunda öteki bakanlardan geri kalmış değildir. Ama bunu olabildiği kadar sessiz ve derinden götürdüğü ayrı bir gerçektir.
Yazı bitmeden tekrar belirtelim:
Biz Dalay Lama seçimi yapacağımız için çaldığımız kapının ardından Beşir Atalay’dan başka bir isim çıkarsa şaşırmayalım.