ÇEŞİTLİ üniversitelerimize mensup 20 hukuk fakültesinin dekanı, bizim siyasi iktidara anlatamadığımızı dün kamuoyuna yansıyan bilimsel ağırlıklı bir ortak metinle açıkladı.
Ve yarın yargıç yahut savcı olmak isteyen gençleri "Adalet Bakanlığı mensubu bürokratların çoğunlukta olduğu" bir kurulun mülakat süzgecinden geçirmenin yanlış olduğunu ilan ettiler.
Sadece onunla kalmadılar, yasanın "olumlu" buldukları yönlerini de ifade ettiler. Örneğin "idari yargı"da "hukuk eğitimi" almış yargıç sayısını artırıcı yaklaşımı desteklediklerini söylediler.
Ama tartışmalara konu olan hükmü, "Mülakatı yapacak kurulun Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenmesi ve mülakat kurulunda belirli sayıda hukukçu öğretim üyesinin görevlendirilmesi son derece önemlidir. Mülakatın ağırlıklı olarak Adalet Bakanlığı mensupları tarafından yapılmasını öngören kanuni düzenleme, yargı bağımsızlığı açısından sistemsel bir sorun yaratmaktadır ve mutlaka değiştirilmesi gereklidir" diyerek eleştirdiler.
Biliyorsunuz bu hükmü savunanlar, aynı usulün 1934’ten beri uygulandığını söyleyip durdular. Söylediler ama bir yanlış fark edilmeden yüz sene devam ederse, onu sürdürmek mi doğrudur, değiştirmek mi sorusuna yanıt vermeye yanaşmadılar.
Yukarıda dediğimiz gibi dekanlar daha önce harekete geçseler ve yasa Meclis’tengeçip yürürlüğe girmeden bu görüşlerini ifade etselerdi belki de bir yanlıştan dönülebilirdi.
Aslında bu açıklamayı oluşturup yayınlamanın bile kolayca gerçekleşmemiş olduğunu tahmin etmek zor değil. Çünkü Ankara, İstanbul, Hacettepe, Gazi, 9 Eylül, Anadolu, Akdeniz gibi önde gelen devlet üniversiteleri hukuk fakültelerinin bu metne imza koyduklarını görüyorsunuz ama örneğin Kayseri’deki Erciyes, Konya’daki Selçuk üniversiteleri hukuk fakültesi dekanlarının imzasını bu metnin altında göremiyorsunuz.
Buna karşılık Vakıf üniversitelerinden Koç, Bilkent, Atılım, Başkent, Kadir Has, Çağ, Çankaya, İstanbul Kültür, Maltepe, Ufuk ve Yeditepe üniversitelerinin hukuk fakültesi dekanları metni benimsediklerini imzalarıyla ortaya koydular.
Soruşturunca öğrendik ki Dicle ve Galatasaray üniversiteleri hukuk dekanları da metne destek vermiş.
Elbet herkesin aynı metni imzalama zorunluluğu yok. Ama ortadaki "2 kere 2, dört eder" basitliğinde bir gerçek ise, "sebebi ne ola ki?" diye düşünmeye değmez mi?
Not: Türban konulu ankete ilişkin "Azınlığın hakkı nerede?" başlıklı yazımın sonunda biri, çift standartlı "aydın"(!?)larımıza, öteki de bir süre önce yaptıkları araştırmada "türban azalıyor" sonucu çıkaran akademisyenlere dönük iki ayrı eleştiri vardı. Yazımın bu iki kesim arasında bağlantı kurduğum izlenimi vermesinin ve "Aydın olmak galiba bazı insanları ahlaki yükümlülüklerden kurtarmaya yetiyor" şeklinde bir cümle içermesinin o araştırmayı yapanları rencide ettiğini öğrendim. Eleştirmek hakkımdır ama rencide etme hakkım yoktur. O nedenle söz konusu cümleyi yazılmamış saymalarını araştırmacılardan özür dileyerek rica ediyorum. O.E.