BİR futbol maçından fazla bir şey bekleyecek değiliz. Biliyorsunuz ABD Başkanı Richard Nixon’un döneminde ABD ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında siyasi ilişki kurulması süreci, iki ülke pingpong (masa tenisi) takımları arasında düzenlenen maçla başlatılmıştı.
Türkiye ile Suriye arasında öyle bir durum yok. O nedenle söyleyeceklerimizi önceki akşam Halep’te Fenerbahçe ile İttihat Futbol Kulüpleri arasındaki 2-2 sonuçlu maça bağlayacak değiliz.
Demek istediğimiz, Beşar Esad’ın Cumhurbaşkanı olması üzerine değişen Türkiye-Suriye ilişkilerinin artık "güvenilir bir dostluk" ilişkisine dönüşmesi arzusundan ibaret.
Bu sütunda bugünkü siyasi iktidarın dış politikasına ilişkin sayısız eleştiride bulunduk. Ama Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerini olumlu yönde değiştirmeyi amaçlayan politikalara karşı tek kelime söylemedik.
Aslında Türkiye-Suriye ilişkilerinin bozukluğu, baba Hafız Esad’ın Türkiye düşmanı bir kişi olmasından kaynaklanıyordu.
Tıpkı Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu’daki Türk düşmanlığının, iki ülke ilişkilerini yaklaşık 15 yıl boyunca en kötü düzeye kilitlemesi gibi.
Andreas’ın politikasını nasıl oğlu Yorgo Papanderu olumlu yöne çevirdiyse Hafız Esad’ın politikasını da oğlu Beşar Esad düzeltti.
Ve Suriye, ABD Başkanı George W.Bush’un en ağır suçlamaları, hatta "Suriye’ye saldırının gün meselesi olduğu" izlenimi veren sözleri sonucu içine düştüğü yalnızlıktan, Türkiye’nin uzattığı dostane el sayesinde kurtuldu.
Türkiye-Suriye ilişkilerinin geçmişinde iyi sayfalar bulmak maalesef zor. Örneğin PKK’nın uzun süre Suriye kontrolü altındaki Bekaa vadisinde yuvalanmış olması, PKK’nın çocuk katili liderini uzun yıllar topraklarında koruması, Türkiye’den toprak talep eden söylemler üretmesi, Türkiye’yi müşkül duruma düşürecek herkese ve her politikaya destek vermesi, unutmakta zorlandığımız olgulardır.
Bu olumsuzlukları giderebilmek için merhum Turgut Özal da çok uğraştı. Hatta Dicle, Fırat nehrinden Suriye’ye saniyede 500 metreküp su bırakma taahhüdü karşılığı PKK’ya verdikleri desteği çekmeleri için Hafız Esad’ı ikna ettiğini sandı. Ama geriye sadece Suriye’ye yapılmış taahhüt kaldı.
Şimdi PKK’ya karşı Suriye ile ortak operasyon yapabildiğimiz bir noktaya ulaştık.
Okuduklarımız gazetelerimizin mutad aşırı iyimserliklerini değil de gerçeği yansıtıyorsa, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın, kendisiyle görüşmek için Şam’a gelen ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Bayan Nancy Pelosi’yi, "Türkiye’den çok önemli konuğum var. Onu uğurlamadan görüşemem" diyerek beklettiği bildiriliyor.
Nancy Pelosi, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Washington’a yaptığı ziyaret sırasında talep ettiği randevuyu kabul etmemişti. O olay anımsanırsa, Beşar Esad’ın jesti daha anlamlı hale gelir.
Tüm bunlarla biz iki ülke ilişkileri konusundaki "iyimserliğimizi" dile getirmek istiyoruz. Başka bir şey değil.