TÜRKİYE eğer "Türkiye" değil de örneğin "İngiltere" olsaydı, yani politikacı politikacılığının, asker de askerliğinin gereklerini yerine getirerek yaşasaydı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a;
"Bir dakika Paşam! Siz kendi kararlarınızı değil, meşru hükümetin kararlarını uygulamak için orada bulunuyorsunuz" demek kolaydı.
Onunla kalmaz, Doğru Yol Partisi (DYP) Genel Başkanı Mehmet Ağar’a yanıt olarak dünkü Milliyet’te çıkan sözlerinin de "düpedüz siyaset yapmak" olduğunu ileri sürebilirdiniz.
Ne yazık ki siyasetçiler, "Cumhuriyetin temel ilkelerini hedef alan tehlikeleri bertaraf etme" konusunda kendilerine düşeni yapmadıkları için, asker zaman zaman konuşuyor. Konuşmasını, "Biz cumhuriyetin temel değerlerini savunuyoruz. Bu, siyasetten önce gelen bir Anayasal görevdir" gerekçesiyle açıkladığı zaman, mantıklı bir laf bulup karşı çıkamıyorsunuz.
İngiltere örneğini boşuna vermedik. Orada da son günlerde "askerin siyasete karışması" gibi bir olay yaşandı, ama yer olmadığı için ayrıntılara giremiyoruz.
DYP Genel Başkanı Ağar tartışmayı önce, 4 Ekim 2006 tarihinde, Abbas Güçlü’nün Kanal D TV’de yayınlanan Genç Bakış programında "Benim dönemimde asker konuşamaz. Asker konuşuyorsa hükümet yok demektir" diyerek başlattı. Onun ardından Diyarbakır’a gitti. Orada sarf ettiği bazı sözlerin "PKK’ya genel af" anlamına gelip gelmediğin soran gazetecilere;
"Mesele bir daha silahların patlamamasını sağlamaktır. Sabırla, sükûnet ortamında yürümeli. Devlet husumet yeri olamaz. Ha babam dağda silah sesleri olacağına, düz ovada siyaset yapsın" yanıtını verdi.
Yaşar Büyükanıt’ın şimdi bu sözlerden duyduğu rahatsızlığı dile getirdiği ve "Bunu çok talihsiz bir konuşma olarak görüyorum. (...) Ben Türkiye’nin geleceği, rejimin laik yapısıyla ilgili olarak konuştum. Bu başlıklar hakkında konuşmanın iç siyasetle bir ilgisi yok. O zat iktidarda olsa da biz bu konuları konuşuruz" dediği bildiriliyor.
Büyükanıt ayrıca, "Bu bir genel af çağrısıdır. Bunu şiddetle kınıyorum" dedikten sonra ilginç bir soru yöneltmiş:
"Dağdan inen insan nasıl siyaset yapacak ki?"
Gerçekten Turgut Özal’ın da Ağar’ınkine benzer arayışları olduğu sırada çözemediği sorun, Büyükanıt’ın sorduğu idi.
Geçenlerde Başbakan Tayyip Erdoğan da, PKK’dan söz ederken, "Eylem olmazsa durduk yerde ateş etmeyiz" demiş, bir bakıma "yaptığı hırsızlıkların cezasını çekmeyen kişi eğer ’artık vazgeçtim’ derse, polisin ona dokunmayabileceğini" ifade etmişti.
Gördüğünüz gibi asker, PKK ile sonuna kadar mücadeleden yana. Kaç yıldır PKK konusunda kılını kıpırdatmamasından yakındığımız ABD’nin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sean McCormack da olaya askerler gibi bakıyor. Nitekim önceki gün, "PKK bir terör örgütüdür ve silahlarını koşulsuz olarak bırakmalıdır. Bizim görüşümüz bu" dediği bildiriliyor.
Oysa biz burada "dağdaki adamın işlediği cinayetleri görmezden gelip, onu siyasete sokalım mı sokmayalım mı" sorusunu tartışıyoruz. İşin tuhafı, hükümet de bu tartışmaya zemin hazırlıyor.
Peki ama Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Ağar’ın sözlerini kınayıp "Terörle mücadele eden güçlerimizin şevkini kırdığını" söylerken hükümetin görüşünü mü dile getiriyordu, Genelkurmay’ınkini mi?