ÖZEL dünyamızı veya iş ilişkilerimizi buraya getirmek bizim profesyonel anlayışımıza uymaz. Ama arkadaşımız Emin Çölaşan’ın Hürriyet’le iş ilişkisi bitince, okuyucular o kadar çok e-mail gönderip telefon ederek "Bir şeyler söylesene!"; "Orada artık ne arıyorsun? İstifa edip ayrılsana!" türü çağrı yaptı ki, bu yazıyı yazmak kaçınılmaz hale geldi.
Önce Emin Çölaşan’la ilgili düşüncemizi yazalım:
Emin Çölaşan’ı takdir etmemek mümkün değil. Okuyucunun dünyasında öylesine derin bir iz bırakmış ki, hem bir dostu, hem bir meslektaşı olarak gıpta ettik.
Okuyucuların bir yazara böylesine sahip çıkması nedeniyle de büyük mutluluk duyduk.
Ancak bunlar Emin’in ne her yazdığını, ne de yazar olarak Emin’in tarzını benimseriz demektir.
Biz Emin’le yaşam felsefesi uyumlu insanlarız. Türkiye’nin hem içinde bulunduğu durumu hem de geleceğini genel olarak, birbirine çok yakın şekilde değerlendiririz.
Bu dediklerimi yıllardır sütunlarımızı izleyenler bilir. Ama bilmedikleri bir şey var:
Bu anlayışımız yüzünden ne Emin Çölaşan’a, ne bana ne de başka bir yazara baskı yahut yönlendirme söz konusudur. Buna karşılık biz de "ertesi gün kovulmayı" göze almadan yazı yazmayız. Profesyonel kalitemizi -o her ne ise- bu cesaret belli düzeyde tutar.
Kısaca yazılarımız bizim bireysel ve özgürce yaptığımız değerlendirmeleri yansıtır. O nedenle bizleri, aslında mevcut olmayan -olmaması da gereken- "bir takımın oyuncuları" gibi görmek yanlıştır. Zaten çoğulcu demokrasi de bunu gerektirir. O nedenle "O gitti sen ne duruyorsun?"lar anlamsızdır.
"Yarın senin de başına o gelecek!" deniyor.
Ertesi sabah kovulmayı göze alarak yıllarını geçiren ve kovulmamak için işini her gün becerebildiği en iyi şekilde yapmaya itina eden adam için bu bir sürpriz veya tehdit mi?
Biz bu mesleğin böyle olduğunu bilerek girdik. Korkanlar düşünsün...
Okuyucular bir de "Basın Konseyi Başkanı" veya "Hürriyet’in Başyazarı" sıfatıyla bu konuda açıklama yapmadığımız için eleştiriyorlar. Çünkü anlaşılan birileri Konsey’i "sendika" sanıyor.
Basın Konseyi’nin görevleri, kuralları belli. Merak eden www.basinkonseyi.org.tr adresine bakabilir. O kurallar gereği Konsey öteki yazarların iş ilişkileri kesilince neden bir açıklama yapmadıysa Çölaşan için de yapmadı. Yapması gerekmezdi.
Bazı okuyucular çalıştığım gazete yönetiminin bir iş akdini feshetmesini, Hürriyet’in başyazı sütununda tartışmamı bekliyormuş. Onlara -hoş görürlerse- Allah sağlık versin diyorum.
Son olarak Emin Çölaşan’ı "arayıp bir geçmiş olsun demediğim" eleştiriliyor.
Çölaşan’ı ilk akşam aradım. Ulaşamayınca ev telefonunun telesekreterine mesajımı bıraktım. Kendisine de dün "telesekretini kontrol etmesini" rica ettim.