Cinayet

Tuzla’daki GİSAN Tersanesi’nde yapılan bir tankerin "filika"sını denerken meydana gelen facia ile ilgili haberler bizi bir ikilem içinde bıraktı:

Hem "Bu kadarı da olmaz!" dedik hem de tepkimizi, aklımızdan geçen kelimelerle ifade etmeyi okuyucumuza olan saygımızla bağdaştıramadık.

Çünkü ortada kanımızca düpedüz bir cinayet var!

Tankerlerin "kapalı filikaları" olurmuş. Bunlar denizaltı gibi su almayacak şekilde yapılırmış. Gemiyi terk etmek zorunluluğu doğunca mürettebat ona doluşur, kapağı kapatılır ve gemiden bir yük gibi denize atılırmış. Buradaki mürettebat, filikayla birlikte önce suyun altına iner ama filikanın özelliği gereği sonra suyun yüzüne çıkar ve kurtarılıncaya kadar hayatta kalırmış.

Bu filikaların denemesi de içine insan yerine kum torbası konularak yapılırmış.

Buraya kadar herşey normal.

Bundan sonra sıra "bize", yani Arab’ın "Etrak-ı bi idrak" (İdraksiz Türkler) dediği türden insanlarımıza geliyor. Çünkü yapılanı ne anlamanız mümkün ne de açıklama olanağı var:

Bu GİSAN’ın dün internet sitesine girdik. Sitelerinde "Türkçe"ye bile tenezzül etmeyecek kadar iddialılar. Tankerler, siparişler, denize indirmeler... Her şey mükemmel.

Ama bir filikayı "kum torbaları" yüklenmiş olarak değil, içine "canı pek ucuz" olan işçiler doldurarak denize atmakta sakınca görmeyen bir zihniyetle yönetiliyor.

Bu bilerek yapılan bir şeyse yapılanın "cinayet"ten eksiği ne?

Aslında Tuzla’daki tersanelerde son 16 yılda 104, yıl başından beri de 26 işçinin buna benzer sözde "iş kazaları" sonucu hayatını kaybettiğini dikkate alınca ortada "iş kazası"ndan başka bir gerçeğin varlığı fark ediliyor.

Nitekim geriye doğru tarayınca, daha önceki "kaza"lar (!) nedeniyle Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan’ın, suçu zavallı ve cahil işçilerde bulduğunu ve "İşlediğin çelik, pamuk değil! Biz tekstil atelyesi değiliz. İşçinin, ölebileceğini bilmesi lazım" dediğini gördük. (12.Haziran.2008 VATAN gazetesi)

Gemi Yapım Sanayii Genel Müdürü Nuri Uygur kabahati bir şekilde "ulusalcı" olmamıza bağlamış (28 Mayıs 2008 Radikal). DESAN Tersanesi sahibi Cengiz Kaptanoğlu "Yaşanan ölümlerin iş kazası değil MİT’lik (Milli İstihbarat Teşkilatı’nın ilgileneceği) olaylar olduğunu" söylemiş (23 Mayıs 2008 VATAN gazetesi). Selah Tersanesi sahibi Erkan Selah, kazaları iş yerindeki sendikanın "PKK’lı olduğu" gerekçesiyle açıklamış. (23.Mayıs.2008 VATAN)

Tüy dikme görevini de Ticaret ve Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan üstlenmiş. O da "Bu kazaların ardında yabancı ülkelerin tertibini" aramış.

Bunlar yetmiyormuş gibi, işçi güvenliğinden sorumlu bakan Faruk Çelik "20 tane olması gereken yerde 50 tersane olursa ve bu şekilde ruhsatlandırılırsa o karmaşa içinde ne yazık ki ölümler devam edecek" demiş. Üstelik çok muhtemelen gidip o akşam evinde rahat rahat uyumuş.

Bu durumda filikaya kum torbası yerine işçi doldurup üçünün ölümüne sebep olanlara kabahat bulabilir misiniz?
Yazarın Tüm Yazıları