UZUNCA bir süredir CHP’nin içinin kaynadığını hepimiz biliyorduk da, neyin ne zaman patlayacağını tahminde zorlanıyorduk.
Nitekim son (22 Temmuz) genel seçimin ardından yapılan ilk Parti Meclisi toplantısında aralarında eski milletvekilleri Gülsün Bilgehan’ın, Kemal Kumkumoğlu’nun, Prof. Dr. Mustafa Özyurt’un da bulunduğu 12 üye Deniz Baykal’ı istifaya davet edip sonunda güvensizlik oyu verdiler.
Onu geçen dönem TBMM’deki CHP Meclis Grup Başkanvekili olan Samsun Milletvekili Prof. Dr. Haluk Koç’un Genel Merkez’e karşı çıkışı izledi.
Koç’un ardından eski Genel Sekreter Yardımcısı İzmir Milletvekili Prof. Dr. Oğuz Oyan’ın isyan sesleri duyuldu.
Ve son olarak da Deniz Baykal’ın son belki 10-15 yıldır en yakın iki kurmayından biri olan Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Eşref Erdem, partideki bütün görevlerinden ayrıldı.
Tabii bütün bunlar durup dururken olmadı.
Hepimiz biliyoruz ki asıl sebep, başta Deniz Baykal ile yakın arkadaşları Eşref Erdem ve Genel Sekreter Önder Sav’ın parti içi demokrasiyi sıfıra indiren, siyasi mücadeleyi "hangi örgütte kimin taraftarları bir üst kongreye delege seçildi" konusuna indirgeyen, "örgütün başındakiler Önder Sav’dan mı Eşref Erdem’den mi yana?" kavgasını siyaset sayan anlayıştır.
Deniz Baykal taa 1970’li yıllardan beri siyaseti böyle anladığı, bu zeminde yürüttüğü için kendisine tabii görünen bu durum, maalesef CHP’yi bugünkü haline getirmişti.
O nedenle başta Eşref Erdem olmak üzere, bugün Baykal’a isyan edenlerin hemen tamamı, aslında kendi metotlarının ve kendilerinin desteklediği politikaların şimdi kendilerine zarar vermesinden davacıdırlar.
Nitekim şimdi, "Parti ile ilgili ciddi kaygılarım var" diyen, partisinin "sosyal demokrasinin vazgeçilmez asli gücü olan emeğe yeterince sahip çıkmadığından" dem vuran, "yüzeysel, konjonktürel politikaların CHP’ye güvenin zedelenmesine yol açtığını" söyleyen, "CHP giderek sınıfsal kimliğinden ve sol ideolojisinden uzaklaşmış, sağ bir kuşatmanın etkisine girmiştir" diyen Eşref Erdem’in sözlerinin inandırıcılığı sıfırdır.
Sıfırdır, çünkü Deniz Baykal’ın Alperenlerin piri (bilge kişisi) Edebali’nin "devlet yönetimi felsefesi"ne sahip çıktığı günlerde Eşref Erdem oradaydı. Baykal’ın siyasi İslam’ı hoşgörüyle karşıladığı dönemlerde, sosyal demokrasiyi ve hatta laikliği unuttuğu tarihlerde, partiyi Turgut Özal gibi "dört eğilime" açtığı sırada Eşref Erdem tüm bu politikaların ortağıydı.
Şimdi haktan hukuktan söz eden Eşref Erdem, parti tüzüğü çiğnenip iller, ilçeler görevden alınırken, sırf kurultay kazanmak için tüzüğün "istisnaen üye yazmaya" izin veren hükmüne dayanarak 13 bin küsur isim bir defada partiye üye yapılırken itiraz etmemişti.
TBMM’de idareci üyeliğe ve CHP Grup Başkanvekilliği’nekendi adaylarını seçtiremeyince kızmak, Çankaya CHP İlçe Başkanı Mustafa Yıldırım’ın görevden alınmasını engelleyemeyince ayağa kalkıp "Parti politikaları yanlıştı, o yüzden ayrılıyorum" demek, Eşref Erdem’i aklıyor mu?