BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın son olarak 13 evladımızın terör örgütü PKK tarafından şehit edilmesi üzerine, "Madem ki demokrasiyle çözemiyoruz, o zaman siz görürsünüz" anlamında bir tehdit savurarak Ankara’da toplantılar düzenlemesini siz ne kadar ciddiye aldınız, bilemiyoruz.
Bu satırları kaleme aldığımız dakikaya kadar bu toplantılarda alınan kararlar ve önlemler ortaya çıkmış değildi. O nedenle elbet son durumu değerlendirme olanağından yoksunuz.
Ancak... PKK’nın kendi kendine ilan ettiği ateşkesi kaldırdığı 1 Ocak 2005’ten beri yaşananlara ve onlar karşısında bu hükümetin izlediği politikalara, "aldığını iddia ettiği" önlemlere bakınca itiraf edelim ki iyimser olamıyoruz. Daha da açıkçası, bu hükümetin veya Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarının bu soruna çözüm bulabileceğini sanmıyoruz.
Bu iktidar döneminde bu sorun derinleşecek, terör nedeniyle ödediğimiz fatura her gün daha fazla kabaracaktır.
Önce belirtelim ki PKK’nın ateşkesi kaldırdığı tarihten Haziran 2006 başına kadar geçen 17 ayda 17 polisimiz öldürüldü, 484’ü yaralandı. Aynı şekilde şehit düşen askerimizin sayısı 146’yı, yaralı asker sayısı 495’i buldu. Koruculardan 18’i öldü, 52’si yaralandı. Sivil halktan ölenlerin sayısı 72, yaralananların sayısı 634 oldu. Bu sırada öldürülen PKK’lı sayısı 286, yaralı olarak ele geçenler ise 15 olarak saptandı.
Demek ki terörden doğruca zarar gören veya hayatını kaybeden insanımızın sayısı 1918’i bulmuş. Teröristlerin bilinen kayıp ve yaralı sayısı ise 301’de kalmış.
Rakamlar, terörün toplumumuzu çok ağır şekilde mağdur ettiğini buna karşılık terörü önleyecek çare bulmakta bizim (daha doğrusu hükümetin) aciz kaldığını açık şekilde ortaya koyuyor.
Demek ki siyasi iktidarın konuya yaklaşımında -veya sorumlu kadrolarında- ciddi değişikliklere ihtiyaç var.
"Bu siyasi iktidarla bu iş olmaz" derken neye dayandığımızı da söyleyelim. Kararı siz verin:
Bu iktidarın başı olan Başbakan Tayyip Erdoğan, geçen Ağustos ayında "Bu ülkede Kürt sorunu vardır" dememiş miydi? "Bu sorunun çözümü konusunda eski dönemlerde yapılmış hataları tekrarlamayacaklarını" söylememiş miydi? Kendilerinin "aydın" olduğunu ilan eden bazı zevatı Başbakanlığa çağırıp onların müstesna mütalaalarından yararlanarak "yeni bir açılım" ilan etmemiş miydi? Bu yaklaşımla hiçbir şeyi çözemeyeceğini... Terörü ezmeden bir yere varamayacağını... Terör örgütü ile yöre halkının bütünleşmesini engellemenin öncelikli sorun olduğunu söyleyenleri hafife almamış mıydı? Son sekiz yıldır uykuda olan -aslında daha önce de bir şeye yaramadığı bilinen- "Terörle Mücadele Yüksek Kurulu"nu toplayıp bir şeyler yapıyormuş gibi görünerek bir yere varamayacağını bilmiyor muydu?
Geçen Eylül ayında ilk toplantısını yapan o kurul işe yarasaydı yani birtakım kararlar alsa ve bunlar sonuç verseydi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Iğdır’da celallenip Ankara’ya koşmasına ve dünkü gibi toplantılar yapmasına ihtiyaç kalır mıydı?
Dönüp başa gelmemiz, bu iktidarla bir yere varılamayacağını göstermiyorsa neyi gösteriyor?
Bu bahis açılınca söylenecek daha çok şey var. Ama şimdilik burada keselim de sırasını bekleyelim.