BASINA açık olmasa da Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın Harp Akademileri’nde yaptığı konuşma, daha bir süre tartışılacak galiba.
Önce belirtelim:
Sayın Başkan bu tür konuşmalarda, gazetecilere ayaküstü verdiği yanıtlardakinden çok daha başarılı oluyor.
Çünkü, ölçülü ve dikkatli bir üslubun avantajlarından yararlanıyor.
Büyükanıt’ın "Kimse bize Anayasa’yı hatırlatmasın" şeklindeki uyarısı, "askerin zamanı gelince görevini yapmak zorunda olduğunu" anımsatması, böyle dikkatle söylenmiş "altı çizilecek" ifadelerdir.
Büyükanıt’ın bu sözlerinin anlamını kavrayabilmek için kanımızca 2 Ekim 2006 tarihinde yine Harp Akademileri’ndeyaptığı konuşmaya bir göz atmak doğru olur. Çünkü Silahlı Kuvvetler’inböyle özel önem verdiği mesajların daha öncekilerle tutarlılık içinde olmasına ve bir bütün teşkil etmesine dikkat ettiği bilinir.
Büyükanıt sözünü ettiğimiz konuşmada;
"Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün yalnız şahsı değil, düşünce sistemi, Cumhuriyet rejimimizin temel nitelikleri ağır bir saldırı altında değil midir? Her fırsatı Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmak için kullananlar kimlerdir? Toplumsal yapımızı bozarak insanımızı çağdışı bir görünüme sokmak isteyenler yok mudur? Bu sorulara ’Hayır, Türkiye’de bunlar yoktur’ diyebiliyor musunuz? Eğer diyemiyorsanız, Türkiye’de irtica tehdidi vardır ve bu tehdide karşı her türlü önlem alınmalıdır" diyordu.
Hepimiz biliyoruz ki Büyükanıt’ın o sözleri de Yargıtay başkanlarının her yıl 6 Eylül günü yeni Adli Yıl’ı açarken yaptığı konuşma gibi, gerçekleri ifade etmekle kaldı. Bir başka deyişle duyuldu, okundu ama o gerçekleri olumlu yönde değiştirecek hiçbir şey yapılmadı.
Oysa Büyükanıt’ınbasına kapalı olan son konuşmasında "askerin, zamanı gelince görevini yapmak zorunda olduğuna" ilişkin sözlerinin temeli de -yanılmıyorsak- ondan önce yaptığı bir başka konuşmada ifadesini bulmuştu. Büyükanıt o konuşmada, "Anayasamızın temel ilkelerini korumanın, siyaset yapmak değil, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin asli görevinin gereğini yerine getirmek" olduğunu açık bir şekilde vurgulamıştı.
Bu uyarıların bazı zihinlerde ne gibi çağrışımlar yapacağını elbet biliyoruz. Bu çağrışımların hiçbiri kanımızca onlara, Anayasal sistemle ve devletin temel ilkelerinin gereği ile kavga etme hak ve yetkisini vermez. Tam tersine, bugünkü iktidarın kuruluş günlerinde resmen ifade edildiği gibi, Anayasal sistemi korumaya öncelik veren bir siyasi çizgi izlendiği takdirde, ne Büyükanıt’ınbu tür uyarılarda bulunmasına lüzum kalır ne de ülkede bir huzursuzluk olur.
Ama hem "aklımdakini yapacağım" yani "Cumhuriyetin temel değerlerini yok sayacağım hem de bana kimse ses çıkarmasın" diyen biri çıkarsa onun öğrenmesinde yarar olan şey çok açıktır:
Türkiye Cumhuriyeti, sözünü ettiğimiz temel ilkeleri ne pahasına olursa olsun korur. Bunun için hukuk dışına çıkmaya gerek de olmaz. Çünkü yapılması gereken sadece aynen içinde bulunduğumuz dönemde de olduğu gibi, "işletilmeyen" yasaları işletmekten ibarettir.