İSTER önümüzdeki seçim zoruyla olsun, ister meydanların baskısıyla densin, hiç fark etmez. "Olmaz" dediğimiz ama olmasını yürekten istediğimiz bir gelişme daha yaşandı:
"Ego"larının esiri diye gördüğümüz ve eleştirdiğimiz "parti liderleri" dünyasında, DYP-Anavatan birlikteliğinden sonra CHP-DSP işbirliği de gerçekleşti.
Tahminimizde aldanmış olmaktan mutluyuz ve sözün başında vurgulayalım:
CHP lideri Deniz Baykal ile DSP lideri Zeki Sezer’i kutluyoruz.
Kutluyoruz çünkü seçmenin önüne,iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi dışında yeni ve güçlü bir adres daha koydular diyoruz.
"Merkez sağ" gibi, "merkez sol"da da kalıcı bir bütünleşme sağlanırsa, 12 Eylül zoruyla dengeleri bozulmuş olan siyasi yaşamımızın tabii yörüngesine oturacağına inanıyoruz. Keza bu bütünleşmelerin siyasi yaşamımıza renk ve güç katacağını ve demokrasimizi güçlendireceğini düşünüyoruz.
Siyaset yelpazesindeki parçalanma sürecinin nihayet bütünleşme sürecine dönüşmesi, demokrasimizin olgunlaşmasının da bir göstergesidir.
Gerçekten bir bakıma hiç de böyle olmayabilirdi dediğimiz süreçlerden geçerek bugüne geldik:
Merkez sağdaki ayrılıklar biraz da 12 Eylül dönemi zorlamalarının sonucuydu. Çünkü 12 Eylül yönetimi, Demirel’e alternatif olarak Turgut Özal’ın önünü açınca sağdaki parçalanma kaçınılmaz olmuştu.
Sol’da da 12 Eylül’ün istemediği adam Bülent Ecevit’ti ama oradaki parçalanma, 12 Eylül’den önce başlamıştı. Nitekim o dönemdeki CHP, yönetimi parti içinde çıkan her ihtilaf ardından birileri kopup gidince sevinçnaraları atıyor, "ayrıldıkça arınıyoruz" diyordu.
Bu olumsuz ve dışlayıcı bakış 12 Eylül döneminde kurulan Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP)’le Halkçı Parti (HP) arasında ve daha sonra kurulan Demokratik Sol Parti (DSP) ile diğer ikisi arasında da aynı şekilde sürdü gitti.
Onları önce SODEP+HP=SHP; daha sonra da SHP+CHP=CHP formülleri izledi. Ama bu birleşmeler beklenen sinerjiyi yaratamadı. Çünkü birleşenler arasındaki "ötekiler" bakışı değişmedi.
Ve bölünmüşlük süreci Murat Karayalçın’ın Sosyal Demokrat Halkçı Parti’si; MümtazSosyal’ın Bağımsız Cumhuriyet Partisi;Yekta Güngör Özden’in kurduğu Cumhuriyetçi Demokrasi Partisi ve Yaşar Nuri Öztürk’ün Halkın Yükselişi Partisi ile sürdü gitti. Oysa bunlar CHP çatısı altında temsil edilebilecek fraksiyonlardı.
Bölündüler de bir yere varabildiler mi?
Ne gezer...
Dahası, bölünmüşlüğün bedeli her defasında sandıkta ödendi.
Şimdi karşımızda tüm bunlardan ders alındığı izlenimini veren bir gelişme var. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer’in CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a "güven" ifade eden sözleri ile Baykal’ın "bana güveniniz" mesajı içeren vaatleri bu izlenime güç katıyor.
Ama biz sütten ağzı yanmış olanların kuşağıyız. Önce bekleyip görmek isteriz.