SAYIN Abdullah Gül henüz "acemilik" dönemini atlatamamış görünüyor. Normaldir. Cumhurbaşkanlığı gibi, her harekette, her sözde, her davranışta fevkalade dikkatli olmayı gerektiren bir makama gelen kişinin, bu kadar kısa bir sürede mükemmellik düzeyine çıkmasını beklemek, doğrusu haksızlık olur.
Olur ama bu, Cumhurbaşkanı’nındediklerini, yaptıklarını eleştiriden bağışık (muaf) kılmaz.
"Herkesin Cumhurbaşkanı" olmayı vaat eden Sayın Gül’ün "kimse fark etmiyor" sanarak sergilediği ayrımcı yaklaşımların listesini bir gün önüne koyacağız. Ama şimdilik, kendisine refakat eden gazetecilere Pakistan’da anlattığı bir Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) hikáyesine değinmek istiyoruz.
Milliyet Gazetesi adına geziyi izleyen Semih İdiz’in verdiği bilgiye göre Gül, yakında boşalacak YÖK Başkanlığı’na "özgürlükçü birini" yani "üniversitelerde türbana izin veren birini" atayacağını söylemiş.
Danıştay’ın, Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları ortada iken, bunu hangi "hukuk devleti" ilkesine göre yapacağını merak ediyoruz.
Laf YÖK’ten açılmışken Gül,"YÖK sistemini ele almak gerektiğini" belirtmiş. "İnanılmaz şeyler oluyor" demiş. Bunu söyleyince siz "YÖK’te inanılmaz şeyler oluyor" diye anlarsınız değil mi? Nitekim o da bunu istemiş olmalı ki "bir rektör tayini" örneğini vererek sözlerine devam etmiş:
"Dosyanın içinde bir de not vardı. İsimlerden biri ile ilgili olarak ’Karısı kara çarşaflıdır. Fakülteye her gün gelir, hocaları tehdit eder’ deniyordu. Dehşete düştüm. (...) Talimat verdim. Buna bir bakın dedim. Araştırdılar ve ’adam bekár’ dediler. Bir şey vardır. Bir daha bakın, dedim. Geldiler ’Hiç evlenmemiş’ dediler. Cumhurbaşkanlığı makamına işte böyle bir dosya geldi."
Sayalım ki böyle bir skandal ayniyle vaki oldu. Yani YÖK’ten dosya böyle inanılmaz bir notla gönderildi ve Cumhurbaşkanı aynen dediklerini yaptı. Sizce bu rezaleti gazetecilere anlatmak -bir bakıma YÖK hakkında dedikodu yapmak- bir Cumhurbaşkanı’nayakışır mı?
Kaldı ki YÖK’ten böyle bir not -sadece o olayda değil, hiçbir zaman- gönderilmediği gibi, söz konusu not olayı Cumhurbaşkanı’nın YÖK Başkanı Erdoğan Teziç’le 25 Eylül 2007 tarihli görüşmesinde de gündeme gelmiş. Teziç hem notun kendileriyle ilgili olmadığını söylemiş hem de YÖK’ün hangi kurallara uyarak o dosyaları oluşturduğunu anlatmış. Yani konu YÖK açısından aydınlığa kavuşmuş. Buna rağmen Cumhurbaşkanı’nın bu konuyu "YÖK’ü ıslah etmek lazım" tezinin gerekçesi olarak anlatmasını iyi niyetle bağdaştırabilir misiniz?
Bu sevimsiz olayı dün Erdoğan Teziç çok net ve ayrıntılarını da anlatarak tekzip ettikten sonra Cumhurbaşkanı alelacele, "Gazetecilerle görüşmemde bir rektör adayı hakkındaki asılsız ihbar örneğini verirken, bilgi notunun YÖK’ten geldiğini ifade etmedim" diye bir açıklama yaptı.
Gül eğer YÖK’ü hedef almasaydı, kendisiyle Teziç arasında geçen konuşmayı da gazetecilere anlatmaz mıydı? Ya da konuşmasına "O not YÖK’ten gelmemişti" diye bir ibare eklemez miydi?