YENİ Anayasa taslağına ilişkin haberler kıyısından kenarından, basına yansımaya başladı.
Sevgili basınımızın bir meseleyi tüm boyutlarıyla görme ve anlatma yeteneği hakkında yeterince bilgimiz olduğu için bu haberleri esas alıp bir yorum yapmaktan korkarız. Çünkü o çok ciddi bir risk üstlenmek anlamına gelir.
Böyle bir gafletimiz 2004 yılı yaz aylarında oldu. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı, biraz da Avrupa Birliği’ne yaranma aşkıyla, 1926’dan beri yürürlükte olan ve çok şikayetlere yol açan Türk Ceza Yasası’nı değiştirme çalışmalarını o yaz hızlandırdı. Gazetelere de bu çalışmanın özünü değil, "AB standartlarına uygun yasa yapıyoruz" havası verilerek, magazin ağırlıklı haberler uçuruldu. Örneğin "yargıç artık hapis cezasını ertelediği hükümlünün bir meslek edinmek üzere eğitilmesine karar verebilecek" dendi. Buna uygun senaryolar yazıldı. Bir bakıma "suç işle, meslek edin" mesajları verildi.
Dahası, üzerine bu şekilde şeker sürülmüş tabletleri yutan kamuoyu, yasanın içindeki yanlışları göremedi. Bizler de ifade özgürlüğünü kısan pek çok madde olduğunu keşfedemedik. Biz ayılıncaya kadar atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmişti.
O nedenle basında dün çıkan "Milletvekili dokunulmazlığı daraltılıyor. Sadece milletvekillerinin değil, kamu görevlileri başta olmak üzere çeşitli yollardan yaratılmış ayrıcalıklara da son veriliyor. İfade özgürlüğü genişletiliyor. Laikliğin tanımı daha da netleştirildiği gibi sınırları da genişletiliyor. Vatandaşlık kavramının tanımı, 1924 tarihli Anayasa’dakine benzetiliyor" türü haberleri temkinle karşılamaktan yanayız.
Özellikle sütten ağzımız yandığı için...
Bununla birlikte iyimser olmamız için sebepler bulunduğunu da belirtmeliyiz.
Yine basına yansıyan bilgilere göre AKP iktidarının yeni Anayasa taslağını partinin uzmanları değil, sağduyusuyla, bilim adamı kalitesiyle, ciddiyetiyle tanınan Anayasa profesörü Ergun Özbudun’un başında bulunduğu 6 kişilik bir bilim adamları kurulu hazırladı.
Hiçbirimiz için söyleyemeyeceğimizi elbet Ergun Özbudun için de söyleyemeyiz. Bir başka deyişle onun "kusursuz" olduğunu veya "kusursuz bir taslak hazırlayacağını" iddia edemeyiz. Ama en azından Ergun Özbudun’un "kötü niyetli" olabileceğini düşünmeyiz. Onun bu taslağı hazırlamasının, örneğinbizler gibi "Cumhuriyetin temel felsefesine bağlı" kesimler açısından ciddi bir güvence teşkil ettiğini söyleyebiliriz.
Ancak Özbudun taslağı, Başbakan’ın da kamuoyuna açıkladığı gibi önce AKP’de ele alınacak. Belki de AKP’nin uzmanlarıyla Özbudun ve ekibi karşı karşıya gelip, eldeki taslağa yeni bir şekil verecekler. O andan itibaren taslak artık Özbudun ve arkadaşlarının değil AKP’nin metni olacak. Onu da AKP taslağının kamuoyunda tartışılması süreci izleyecek.
Eğer Başbakan samimi ise, bu şekilde en iyi hale getirilmiş metin Anayasa önerisi olarak belli sayıda milletvekilinin imzasıyla TBMM’ye sunulacak. Sonra da bilinen yasa yapma süreci başlayacak.
Unutmayalım... Cumhuriyetimizin ve birey olarak hepimizin geleceğine şekil verecek olan yeni Anayasa’yı ne kadar yakından izleyip irdelersek, o kadar iyi bir Anayasa’yı hak ederiz.