SON birkaç gündür, Milliyet yazarı Taha Akyol’la aramızda, "laik rejimin geleceği" konusunda tartışma var. O "türban"la somutlaşan gelişmelerden rahatsız değil. Biz ise "türban"ın "şeriatçı" yükselişin göstergesi olduğunu düşünüyoruz.
İznini almadığımız için okuyucunun adını vermiyoruz. Özetini birlikte okuyalım:
"Sayın Akyol,
Geçmişte hem yazdığınız kitaplardan zevkle yararlandım, hem de birçok köşe yazınızı size hak vererek okudum. (...) Ancak, bazan ’fazla teori’ burnumuzun dibinde olan çok açık şeyleri de görmemize engel oluyor.
’Modernleşme’ diye özetleyebileceğimiz ve 1960’larda ve 70’lerde en parlak günlerini yaşayan ’değişim sosyolojisi’ modeli de bence sizin Türkiye’ye has çok bariz bazı gerçekleri görmenize engel oluyor.
’Bilimsel’ olacağım derken zelzele olduğuna inanmak için illa ki jeoloji bölümünden rapor gelmesini bekleyen bir profesör durumuna düşüyorsunuz. Türkiye’nin binası şu anda zangır zangır sallanıyor ve siz ’merak edilecek bir şey yok; bu bina kendini yeniliyor demektir’ demekle meşgulsünüz.
’Laiklik, Müslümanlık, Hıristiyanlık’ yazınızda Sayın Ekşi’ye yüklenirken Türkiye’nin bazı temel gerçeklerini gözardı edip ’Modernleşme’ paradigmasının hemen her yerde iflas etmiş genellemelerinden medet umuyorsunuz.
Teoriye girmeden önce, evvela bazı verilere bakalım:
Dinayet İşleri’nin feminizmi ’ahlaksızlık’ olarak damgaladığı günlerde yaşıyoruz.
İşbaşındaki iktidar, devletin bütün organlarını, gücünü ve maliyesini kullanarak çağdaş ve kadın-erkek eşitliğine dayanan kültürü bir Ortaçağ-Arap kültürüne indirgemek için canla başla mücadele veriyor. İçkili lokantalar yasaklanıyor, damgalanıyor ve Batı’da ancak genelevlerin bulunduğu ’Kırmızı Bölge’lere sevk ediliyor. İslamcı kadrolaşma had safhada. Başbakan son hukuki karar mercii olarak ’ulema’yareferans veriyor. Halkın ’en az 3 çocuk’ yapması yolunda demografi biliminin en temel kurallarını ihlal eden bir yoksulluk formülünü Başbakan açıkça tavsiye ediyor. Başbakan’ın en önemli yardımcılarından ve düne kadar AKP Merkez Yönetim Kurulu üyesi olan biri türban çıkarmakla ’don çıkarmanın’ aynı şey olduğunu öne sürüyor. Başka bir AKP milletvekili ’kadınla erkek eşit değildir!’ diye demeç veriyor ve bunu hiçbir AKP’li tekzip etmiyor, AKP’nin kadın işlerinden ’sorumlu’ kadın bakanı dahil!
Böylesine hızla kabaran bir cehalet dalgasının şehirleşme gibi bir sosyolojik olguyla ’kendiliğinden ve zaman içinde’ önlenebileceğini nasıl ileri sürebilirsiniz? Elinizde ne gibi bir veri var bunu öne sürmek için? İnancınızın bilimsel kaynakları nedir?
Teoriye gelince, sizin bugün ’bilimseldir’ diye ikide bir tekrarladığınız görüşü 1960’lı yıllarda rahmetli Mübeccel Kıray öğretirdi, özellikle de ’Şehirleşme Sosyolojisi’ dersinde. Büyük şehirlerimizi bir kanser gibi kuşatan gecekonduları ’Merak etmeyin, onlar aslında TAMPON bölgedir ve zamanla MODERN yaşama ayak uydurup asimile olacaklardır, çünkü Türk gecekondusu ile Latin Amerikan favela’sı arasında hiçbir ilişki yoktur’ diye savunurdu. (...)
Bugün biliyoruz ki büyük kentlerdeki sefaletin geçici hiçbir şeyi yokmuş meğerse... Ne Türkiye’de, ne Karaçi’de, ne de Rio de Janeiro’da. Meğerse gecekondular kendi kendilerini kertenkelenin kendi kesik kuyruğunu tamir ettiği gibi ’tamir’ etmiyorlarmış. (...)
Bugün Suudi Arabistan herhalde dünyanın en hızlı ŞEHİRLEŞMİŞ ülkelerinden biri. Suudi Arabistan ne zaman ’otomatik olarak’ ve ’kendiliğinden’ modernleşecek sizce? Bence hiçbir zaman, çünkü önce Vehhabiliğin ortadan kalkması lazım. Önce bir ortaçağ ideolojisinin kelepçesinden kurtulması lazım. (...)
Sayın Ekşi, o eleştirdiğiniz yazısında ’Kilise orada din devleti kurma iddiasında mı?’ diye sorarken yüzde 100 haklıdır. Çünkü siz de biliyorsunuz ki böyle bir iddiası olsa Fransız devleti bugün de biner kilisenin ensesine, aynen geçmişte bindiği gibi. Orada kilisenin bir alt kültür olarak iktidar ihtirası yoktur. Ve bunun da şehirleşmeyle falan hiçbir ilgisi yok. Geçmişte yapılan amansız mücadeleden kilisenin yenik çıkmasıyla ilgisi var. Bu kadar basit. Eğer Türkiye’de de laik devlet bu ideolojik ve kültürel kavgadan yenik çıkarsa, dünyanın hiçbir şehirleşmesi, hiçbir sosyolojik süreci Türkiye’yi günlük güneşlik ve ÇAĞDAŞ bir ülke yapmaya yetmez. Yetseydi Suudi Arabistan’a ve Arap Emirlikleri’ne yeterdi. (...)